Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/19705
Karar No: 2016/2083
Karar Tarihi: 17.02.2016

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/19705 Esas 2016/2083 Karar Sayılı İlamı

Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)


Davalı ile boşandıktan sonra kendisine 200 TL nafaka bağlandığı tarihten itibaren 2 yıl geçmesine rağmen ekonomik koşullarının kötüleşmesi nedeniyle yoksulluk nafakasının artırılması için dava açan davacı, mahkemece reddedilmiştir. Ancak, taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, hakkaniyet ilkesi gereğince nafakanın artırılıp artırılmayacağı değerlendirilmeden davanın reddedilmesi doğru bulunmamıştır. Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. TMK'nın 176/4 maddesi uyarınca, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.
3. Hukuk Dairesi         2015/19705 E.  ,  2016/2083 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı dava dilekçesinde; Davalı ile ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/12/2009 gün ve 2009/218 Esas-316 sayılı kararı ile boşandıklarını ve tarafına 200,00 TL nafaka bağlandığını, nafakaya hükmolunduğu tarihten itibaren 2 yıl süre geçtiğini, davalının ekonomik kazancının arttığını, paranın alım gücünün azaldığını, 2009 yılında hükmedilen aylık 200,00 TL nafakanın günün ekonomik koşulları ve ihtiyaçlarının artması nedeni ile yetersiz kaldığını ileri sürerek, 200,00 TL yoksulluk nafakasının 300,00 TL arttırılarak 500,00 TL olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların anlaşmalı boşandıklarını, anlaşma protokolüne sadık kalacaklarını da imzaları ile tasdik ettiklerini, nafaka konusunda 200,00 TL üzerinden anlaştıklarını, davacının çalıştığını ayrıca müşterek olan gayrimenkullerin kiralarından gelir elde ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece; anlaşmalı boşanmanın tarafların her konuda anlaşmasıyla mümkün olduğunu, davacı ile davalının boşanma davasında her türlü konuda anlaştıkları ve herhangi bir taleplerinin olmayacağını beyanla protokol düzenledikleri, 4 yıl sonra bu protokole aykırı olarak yeni taleplerle dava açılmasının anlaşmalı boşanma kurumunun ruhuna aykırı olduğu ve protokole rıza gösterildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Taraflar TMK. nun 166/3 maddesi çerçevesinde “anlaşmalı olarak” boşanmışlardır. Aralarında yaptıkları protokol, hukuki niteliği itibariyle Medeni Kanun hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece kanunun, emredici nitelikte kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda taraflar serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir. Nitekim, somut olayda da yoksulluk nafakası tarafların özgür iradeleri ile protokole bağlanmış, boşanma davasında bu anlaşma mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ve de hukuki statüye uygun bulunmuş (TMK. md.184/5), verilen karar temyiz edilmeyerek 10.12.2009 tarihinde kesinleşmiştir.
    TMK. 176/4 maddesi uyarınca, “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.”
    Açıklanan yasal düzenlemeye göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.
    Buna göre, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile şartları oluştuğu takdirde artırılabilir veya azaltılabilir. Aksi düşünce “güven” ilkesine aykırı düşer.
    Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Yeri gelmişken hemen belirtelim ki, sözleşme serbestliği ilkesi tarafların birbirleri karşısında eşit hak sahibi olarak bulunmalarını gerektirir.
    Gerçekte de, sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır.
    Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hasıl olur ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet ( MK. md. 4, 2 ) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus-beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır.
    Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette, çarpıcı, adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse, taraflar artık o akitle bağlı tutulmazlar. Değişen bu koşullar karşısında MK.2.maddesinden yararlanılarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi imkanı hasıl olur.
    O halde, mahkemece yukarıda belirtilen hususlar doğrultusunda; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, delilleri toplanıp, iddia ve savunmaları değerlendirilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, TMK"nın 4.maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince nafakanın artırılıp artırılmayacağı değerlendirilerek sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi