3. Hukuk Dairesi 2020/1416 E. , 2020/2880 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki iptal davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; asıl ve birleşen davada; davalı kurumun tesis ettiği 11.06.2008 tarih ve 4005 sayılı işlemle, kendisi hakkında "Kuruma sahte rapor ile reçete fatura ettiği" iddiası ile kurumca imzalanan 2007 tarihli protokolün 6,3,23 maddeleri uyarınca reçete bedeli tutarı olan 25.228,13 YTL nin on katı tutarı olan 252.281,30 YTL para cezası ve 6.3.24. maddesi uyarınca fesih işlemlerine ilişkin keyfi uygulamada bulunduğu; sahte olarak tanzim edilen raporun kendisi yada çalışanı tarafından tanzim edilmediği; dolayısıyla başkalarının eyleminden sorumlu tutulmasının mümkün bulunmadığı, esasen sahte olduğu iddia edilen raporların sahte olup olmadığını kendisinin anlamasının teknik olarak mümkün bulunmadığını belirterek; davalı idarenin tesis etmiş olduğu işlemlerin hukuka aykırılığının tespit edilerek iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Kurum; işleme konu sahteciliğin eczane içinde yapıldığı ve bunun için davacı ve çalışanları hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu; davacı hakkında her hangi bir işlem yapılmadan önce kurumun müfettişleri eliyle soruşturma yapılarak sonuçta rapor hazırlandığı, olayın basit bir olay olmayıp kurumun organize bir suç eylemi ile dolandırıldığı, buna göre yapılan işlem ile verilen cezanın yerinde olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacının davasının kabulüne, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş; hükmün, davalı Kurum tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin, 05/03/2013 tarihli 2012/26148 Esas ve 2013/5183 Karar sayılı ilamıyla; “Davalı Kurumun, davacı eczacı ve çalışanları hakkında suç duyurusunda bulunduğu ve dava konusu olaylarla ilgili ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/33 Esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığı belirlenmekle; B.K.nun 53. maddesi gereğince hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değilse de, mahkumiyet ve tespit edilen maddi olgularla bağlı olduğundan, ceza davasının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyulduktan sonra bu defa; davacı ve çalışanları hakkında verilen beraat kararının kesinleştiği, bu şekilde davacının sahte reçete ya da rapor tanzim ettiği hususunun ispat olunamadığı gerekçesiyle; davanın kabulü ile, davalı SGK’nun davacı ... hakkında verdiği 01/07/2008 tarih ve 4546 sayılı fesih ve 11/06/2008 tarih, 4005 sayılı para cezası işlemlerinin iptaline karar verilmiş; hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl ve birleşen dava; davalı kurum tarafından davacı eczane hakkında sahte rapor ile reçete fatura edildiği iddiasıyla, 2007 yılı Eczanelerden İlaç Alımına ilişkin Protokolün 6.3.23. Maddesine göre cezai şart, 6.3.24. maddesi uyarınca sözleşmenin feshine ilişkin işlemlerin iptaline ilişkindir.
Ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakiminin, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir. Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır.
Dosya kapsamından; hükmün gerekçesine dayanak teşkil eden ceza mahkemesi dosyası incelendiğinde, resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık iddiasıyla dava açıldığı, davacı eczacının üzerine atılı suçları işlediğine dair kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden suçları işlediğinin sabit olmaması nedeniyle; çalışanları yönünden ise, resmi belgede sahtecilik eylemi nedeniyle zamanaşımı süresininin geçmesi nedeniyle davanın düşmesine, dolandırıcılık suçunu işlediklerinin sabit olmaması nedeniyle de beraat kararı verildiği görülmektedir.
Dava konusu cezai işlemlere ilişkin bağlayıcı bulunmayan beraat kararı esas alınmakla birlikte yeterli araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacı eczane hakkında yürütülen soruşturmada, sahte raporlara dayanarak reçete düzenlendiği, usulsüz olarak düzenlenen sigortalıların tedavilerine dayanmayan ve eczaneden alıp kullanmadıkları ilaçların da kuruma reçete edilerek bedellerinin tahsil edildiği iddia edildiğine göre; davacının hukuki sorumluluğunun araştırılması gerekmektedir. Bu kapsamda, davacıya yönelik tespitler, ceza mahkemesindeki bilgi, belge ve tanık beyanları ile protokol değişiklikleri birlikte değerlendirilerek belirleme yapılmalıdır.
O halde mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği gözetilerek, tarafların iddia ve savunmalarını karşılayacak şekilde, konusunda uzman bilirkişi kurulu oluşturulmak suretiyle cezai işleme konu sözleşme maddeleri tek tek değerlendirilerek ve protokol değişiklikleri dikkate alınarak taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli ve açıklayıcı olacak şekilde rapor alınması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün, HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi