Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil ile bir kısım taşınmazlar açısından bedel istemine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu 194 ve 205 parseller bakımından iptal ve tescile, diğer parseller yönünden ise bedele hükmedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kayden miras bırakan F.ın paydaş olduğu çekişme konusu 194, 321, 430, 347 ve 504 parsel sayılı taşınmazlardaki 4/6 hissesini oğlu olan davalı A..ye, dava konusu 358, 546, 310 ve 205 parsel sayılı taşınmazlardaki 4/6 hissesini oğlu olan davalı Ramazan"a 27.05.1998 tarihinde satış suretiyle devrettiği, davalıların 321, 430, 347, 504, 358, 546, 310 parseldeki murislerinden devraldıkları payları 24.12.2010 tarihinde dava dışı Fikri Kandemir"e aktardıkları, 194 ve 205 parsellerdeki hisselerini uhdelerinde bıraktıkları, davacının anılan devrin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, murisin 24.01.2008 tarihinde öldüğü ve geride mirasçı olarak davalılar R.., A..ile davacı N.. ve dava dışı N.."nin kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, davalı taraf dava konusu taşınmazları bedelleri karşılığında satın aldığı savunmasında bulunmuş, tanıklarının isimlerini bildirmiş ancak mahkemece tanıkları dinlenmemiştir.
Hal böyle olunca, muvazaa iddiaları hakkında yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapılması, davalıların ismini bildirdiği tanıkların dinlenmesi, murisin gerçek iradesinin ve amacının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekirken noksan soruşturma ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, davalı R.ve A..nin dava konusu 194 ve 205 parsellerde miras bırakanın 4/6 payını temlik ettikleri halde 3. kişilerden edindikleri payların da kabul kapsamına alınması yerinde değildir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.