Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davacının taşınmazda yer kullanmak için sadece davalıdan talepte bulunduğu, davalının taşınmazın bir kısmını kullanıp diğer bölümlerinden davacıyı men etmediği, davacının taşınmazda kullanabileceği başkaca hiçbir yerin kalmadığını ispat edemediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu tarla vasıflı 143.000.00 m2 yüzölçümlü 33 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere dava dışı bir çok kişiyle birlikte davacı H.. ve davalı A..adlarına kayıtlı olduğu, davalının taşınmazın 50.393.12 m2"lik kısmını tarım yapmak suretiyle kullandığının keşfen saptandığı, diğer bölümlerinin de dosyadaki tanık beyanları, bilirkişi rapor ve krokisine göre dava dışı paydaşlarca ekilip-biçildiği, davacının taşınmaz üzerinde kullandığı ya da kullanabileceği bir bölümün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı, paydaşı bulunduğu taşınmazda kullanabileceği bir yer olmadığını, davalının ise hissesinden fazla yer kullandığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. O halde, taraflar arasındaki çekişmenin paylı mülkiyet hükümlerinin uygulanması suretiyle çözümlenebileceği tartışmasızdır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere TMK"nun 706, BK"nun 2l3, (TBK"nun 237.) TMK"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında TMK"nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; dosya kapsamı yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu 33 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının davalı paydaş A.. tarafından tarım yapmak suretiyle uzun yıllar kullanıldığı, diğer kısımlarının da diğer paydaşlarca aynı şekilde uzun yıllardır tasarruf edildiği, davacının taşınmazda kullanabileceği bir yerin bulunmadığı, paydaşlar arasında herhangi bir harici ya da fiili kullanım biçiminin oluşmadığı, intifadan men olgusunun gerçekleştiği gözetilerek davacının payı oranında elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.