20. Hukuk Dairesi 2016/13249 E. , 2019/4311 K.
"İçtihat Metni"......
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi daval........ tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
........ yüzölçümündeki taşınmaz, yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi gereğince yapılan orman sınırlandırılması sırasında orman vasfıyla Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak orman sınırları içinde bırakılan taşınmazının, ormanla ilgisinin bulunmadığı iddiasıyla tespitin iptali ve adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davacının zilyetliğe dayandığı, orman kadastrosu kesinleştikten sonra 10 yıllık hak düşürücü süre içinde ancak tapu kaydına dayalı dava açılabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01/04/2014 tarih 2013/4447-2014/3916 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ......... tarafından 22.05.2013 tarih ve 2012/108 Esas - 2013/64 Karar sayılı ilâm ile 31/8/1956 tarihli, 6831 sayılı Orman Kanununun, 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerinin Anayasanın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptallerine karar verilmiştir. Karar 12.07.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış, yayımdan itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiş olup, 13.01.2014 günü itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve mahkemenin ret kararından sonra 26/2/2014 tarihli ve 6527 sayılı “...Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun...” 01/03/2014 tarih ve 28928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve 6527 sayılı Kanunla, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası, “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
.....
Getirilen bu yeni düzenlemeye göre, tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre içerisinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açılabilecektir.
Eldeki dava 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi uyarınca yapılan kadastro sonucu orman olarak tescil edilen taşınmaza karşı on yıllık süre içerisinde açılmış olup, kanundaki değişikliğin derdest davalarda da uygulanması gerektiğinden tapu kaydı koşulu aranmaksızın işin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesinin temini için temyiz isteminin kabulüne karar vermek gerektiği]ne değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 23/12/2015 tarih 2015/15102-13068 sayılı kararı ile kısmen onanmış kısmen bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “1) Davacı gerçek kişi tarafından 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 1/A bölümüne yönelik temyiz itirazları yönünden;
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, çekişmeli taşınmazın 1/A bölümünün 6831 sayılı Kanunun 17/2. madde hükmüne göre orman içi açıklık niteliğinde orman sayılan yerlerden olduğu anlaşıldığına göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 1/A bölümüne ilişkin kısmı yönünden onanmasına karar vermek gerekmiştir.
2) Davacı gerçek kişi tarafından 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 1/B bölümüne ilişkin temyiz itirazlarına gelince; İncelenen dosya kapsamına göre, mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki; dava konusu taşınmazın 1/B bölümünün bitişikteki komşu, Kocasırt mahallesi 103 ada 25 parsel sayılı fıstık bahçesi niteliğinde gerçek kişi adına tapuda kayıtlı taşınmaz olduğu ve bu taşınmazlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde orman içi açıklık olmadığı, memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılmayan yer olarak gözüktüğü, ziraatçi bilirkişi raporuna göre de taşınmazın zilyetlik ile kazanılacak yerlerden olduğu ve 20 yılı aşkın süredir tarım arazisi olarak zilyet ve tasarruf edildiğinin bildirildiği, mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarının zilyetlikleri doğruladığı, bu durumda, taşınmazın orman sayılmayan yer olduğu, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17 maddeleri ve Türk Medenî Kanununun 713. maddesinin koşullarının oluştuğu anlaşıldığından, davanın kabulü kararı verilmesi gerekirken, taşınmazın orman içi açıklığı olduğu bu nedenle zilyetlikle kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.” gereğine değinerek 1/A bölümüne ilişkin hüküm onanmış, 1/B bölümüne ilişkin hüküm bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyduktan sonra davanın kabulü ile.........97 m2"lik orman vasıflı 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 09/07/2014 havale tarihli fen bilirkişisinin (B) harfi ile krokisinde göstermiş olduğu 10019,15 m²"lik kısmın iptali ile iptal edilen bu metrekarelik kısmın tarla vasfı ile davacı ... adına o bölgedeki en son parsel numarası verilerek tapuya kayıt ve tesciline, kalan kısmın davalı - kayıt maliki üzerinde bırakılmasına karar verilmiş, hüküm Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil niteliğindedir.
Yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi gereğince yapılan orman sınırlandırılması 29/09/2008 – 30/10/2008 tarihleri arasında ilâna çıkarılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak, dava kabul edildiği ve karar tarihinden sonra, 28.04.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7139 sayılı Kanunun 33. maddesi ile ......., 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa göre alınan harçlardan, bu Kanunda belirtilen görevleri kapsamında düzenlenen kâğıtlar sebebiyle damga vergisinden ve tapu ve kadastro işlemlerinden kaynaklanan döner sermaye hizmet bedellerinden muaftır, hükmü gereğince davalı ... Yönetimi aleyhine harçlara hükmedilmesi hatalı olup bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden
......
hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
Bu sebeple; hüküm kısmının harçla ilgili “Tahakkuk eden (kabul edilen kısmın dava değeri m² x 0,35 = 3.506,70 TL olarak kabul edilmiş) 239,54 TL harçtan peşin alınan 29,70 TL" nin mahsubu ile bakiye 209,84 TL" nin davalı Hazinenin harçtan muaf olması sebebiyle davalı ... Müdürlüğünden alınarak Hazineye irad kaydına,” bendinin hükümden çıkarılarak yerine ""Davalı ... Yönetimi harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına"" cümlesinin yazılarak düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/06/2019 günü oy birliği ile karar verildi.