20. Hukuk Dairesi 2016/14570 E. , 2019/4321 K.
"İçtihat Metni".........
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi asli müdahil Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 5602 sayılı Kanun hükümlerine göre 1960 yılında yapılan tapulama sırasında 103.875 m2 yüzölçümlü 34 sayılı parsel tarla niteliği ile 1936 tarih 119 tahrir numaralı ve 5 hektar (50.000 m2), yine 1936 tarih 35 tahrir numaralı 10 hektar (100.000 m2) miktarındaki vergi kayıtları uygulanarak gerçek kişiler adına tespit edilmiştir.
Hazine ve gerçek kişilerin yaptığı itirazlar tapulama komisyonunca 1975 yılında reddedilince gerçek kişiler miras yoluyla gelen zilyetliğe dayanarak; Hazine ise, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu savı ile dava konusu taşınmazın tespitinin iptalini talep ve dava etmişlerdir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, 08/04/1985 tarih ve 1975/99-1985/220 E.-K. sayılı kararı ile ...Kemal Kale’nin davasının reddine, Ahmet Işık ve sonradan müdahil olarak katılan Hazinenin davasının kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı Hazinenin temyizi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 10/11/1988 tarih ve 17832/17814 Esas Karar sayılı ilamı ile Hazinenin itirazının reddine, ..... ve arkadaşlarının temyiz talebinin kabulüne karar verilerek bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ‘’...Yargıtay 16. Hukuk Dairesince "vergi kaydı kapsamında kalan (A) işaretli bölümde vergi kayıt maliklerinden ..."a 1/3 pay verilmişse de vergi kaydı mülkiyet belgesi olmadığı, zilyetlikle birleşmedikçe ilgilisine bir hak sağlamayacağı, bu bölüm üzerinde davalı ...... ve çocukları yararına 20 yıllık kazandırıcı zilyetlik koşullarının gerçekleştiği kabul edilerek bu bölümün de tesbit gibi davalılar adllarına tesciline karar verilmesi gerektiği ve ayrıca, hükümden sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi imar ve ihya ile mülkiyet kazanma hakkı verdiğinden (C) ve (D) işaretli bölümler yönünden davalılar yararına 14. madde koşullarının bulunup bulunmadığının araştırılması..." gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan keşif ve araştırma sonucu verilen 31.10.1991 günlü kararda; "fen bilirkişi krokisinde (A) işaretli 20.000 m2 bölümün ve (B) işaretli bölümün davalı .......mirasçıları adlarına tapuya tesciline karar verilmiş, Hazine tarafından temyizi üzerine, karar Yargıtay 7. Hukuk Dairesince "3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. madde koşullarının araştırılmasının yetersiz olduğu" gerekçesiyle bozulmuştur.
.....
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda, mahkemenin 07/05/2003 tarih ve 1994/368 E. -2003/35 K. sayılı kararı ile yargılama sırasında müdahil olarak katılan ... Yönetiminin davasının kabulüne, diğer davacıların davalarının reddine, dava konusu taşınmazın tespitinin iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, anılan kararın....... ve arkadaşları tarafından temyizi neticesinde, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30/03/2004 tarih ve 2003/11853 E. -2004/3024 K. sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...Orman Yönetiminin usulüne uygun olarak davaya katılımının bulunmadığı, yönetimin usulüne uygun olarak davaya katılmaması halinde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde davanın karara bağlanmasına...” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda;
Bozma kararına uyulduktan sonra Orman Yönetimi, 3402 sayılı Kanunun 26/D maddesi gereğince harcını vererek davaya katılmış ve mahkemece 10.09.2008 gün 2005/80-135 sayılı kararı ile davacı Hazine ile İbrahim oğlu ... mirasçılarının davasının reddine, katılan davacı ... Yönetiminin davasının kabulüne ve dava konusu .........köyü 103.875 m2 yüzölçümündeki 34 sayılı parselin tespitinin iptaline, aynı parsel ve yüzölçümü ile orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili ile davalılar .......ve arkadaşları vekili ile ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine bu kez 20. Hukuk Dairesinin 15.03.2010 gün ve 2010/2575 - 3182 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "...Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planlarının ilgili yerlerden getiritilerek, önceki bilirkişiler dışında üç kişilik orman mühendisi ve fen memuru aracılığı ile yeniden yapılacak keşifte, davalı taşınmaz ve çevre parsellere uygulanarak, dava konusu taşınmazın öncesinin bu belgelerle ne olduğunun tespiti ile dava konusu parselin eski ve yeni tarihli belgelerdeki niteliği hakkında rapor alınması, ziraat ve jeoloji mühendisinden ayrıntılı rapor alınması, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi.." gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda 25.11.2011 gün 2010/55-2011/90 sayılı kararı ile ;
1 )Davacıla...... ve ... mirasçılarının davalarının sübuta ermediğinden reddine,
2 )......köyü 103875,00 m² yüzölçümündeki 34 numaralı parselin tespit maliklerinin dosya arasındaki veraset ilâmları ve nüfus kayıtları da dikkate alınarak tamamı 26880 pay kabul edilmek suretiyle kararda belirtilen kişiler adlarına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili ile davalı ... ....... vekili tarafından temyiz edilmekle Dairenin 11/03/2013 gün 2012/12946- 2013/2489 sayılı kararıyla; davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Hazine bakımından hükmün onanmasına, davalı ... ...... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...çekişmeli taşınmazın davalılara miras yolu ile muris ...oğlu ........ intikal ettiği, mirasın paylaşılmadığı ve dosyadaki nüfus kayıt örneklerine göre davalı ... ..... murisin oğlu olup, babasından miras payı bulunduğu anlaşılmaktadır. Türk Medenî Kanunun 640. maddesi gereğince “birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir; mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.” Öncelikle davalıların paylaşıma dayanmadıkları ve taşınmazın tespitinin murisi adına yapılıp, tespit tarihinde ölü olduğundan mirasçıları olan eşi ve çocuklarının adı yazılırken davalı ..."un adının unutulması hak sahipliğini ortadan kaldırmaz. ......ölüm tarihinde tereke, elbirliği ile mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan ve mirasçılardan biri veya birkaçı, zilyetliği tüm mirasçılar adına sürdürmüş sayılacağından, mirasçılar arasında zamanaşımı da söz konusu olamaz. Bu durumda, davalı ..."un babasından gelen miras hakkı bulunduğu halde, kendisine sadece annesinden gelen hissenin verilmesi doğru değildir.
......
Davalıların paylaşıma dayanması halinde ise, diğer mirasçılar davaya dahil edilerek onların huzuruyla tesbit tarihinden önce paylaşımın yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa hangi tarihte yapıldığı yöntemine uygun olarak belirlenmeli, bu konuda aralarında yazılı bir sözleşme var ise getirtilmeli, doğruluğu tanık beyanlarıyla saptanmalı, yazılı bir sözleşme olmadığı halde rızai bir taksim var ise; mahalli bilirkişi, tanık ve mirasçıların her birinin beyanlarıyla doğruluğu saptanmalı, davalı ..."a bu hissesine karşılık nereden taşınmaz verildiği tapu kayıtları ile belgelenmeli, mirasın paylaşılmadığının anlaşılması halinde ise, muris ...oğlu .......... mirasçılarını gösterir veraset ilâmı alınarak, veraset ilâmındaki hisseleri oranında tüm mirasçılar adına tescile karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda
1- Davacı Hazinenin davası hakkında mahkememizden verilen 25/11/2011 tarih ve 2010/55-2011/90 Esas Karar sayılı kararı Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11/03/2013 tarih ve 2012/12946-2013/2489 Esas karar sayılı ilamı ile onandığından davası hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2- Davacılar Kadirli Orman Yönetimi ve ... mirasçılarının davaları hakkında Mahkememizin 25/11/2011 tarih ve 2010/55-2011/90 Esas -Karar sayılı kararını temyiz etmediklerinden haklarındaki hüküm kesinleşmiş olduğundan davaları hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3- Davacı ..."nın davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine,
4- ....... yüz ölçümlü olarak tapulama tespitinin iptaline,
5- Fen Memurları........tarafından düzenlenen 20/05/2016 tarihli rapor ve krokilerinde (A) harfiyle gösterilen 7493,37 m2"lik bölümün 133 adanın son parsel numarası verilmek suretiyle ve tarla vasfıyla tamamı 1960 hisseye itibar edilerek kararda gösterilen kişiler adlarına tapuya kayıt ve tesciline,
6-Fen Memurları........tarafından tarafından düzenlenen 20/05/2016 tarihli rapor ve krokilerinde (133/1-B) ile gösterilen 94950,61 m2"lik bölümün eski ..... numaralı parsel adı altında ve tarla vasfıyla 501760 hisseye itibar edilerek; kararda gösterilen kişiler adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm asli müdahil Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1960 yılında arazi kadastrosu yapılmış, bu güne kadar orman kadastrosu yapılmamıştır.
Orman Yönetimi 28.05.2005 tarihli dilekçesi ile davaya müdahil sıfatı ile katılmış ve mahkemenin 25.11.2011 gün 2011/55-90 sayılı kararı ile davası reddedilmiştir.
Hüküm her ne kadar davacı ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiş ise de, Mahkemenin 25.11.2011 gün 2011/55-90 sayılı kararının davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmeyerek; kararın Orman Yönetimi aleyhine olan kısmının kesinleştiği,verilen yeni hüküm ile de Orman Yönetimi aleyhine yeni bir durum yaratılmadığı anlaşılmakla temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; asli müdahil Orman Yönetiminin temyiz dilekçesinin REDDİNE, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/06/2019 günü oy birliği ile karar verildi