3. Hukuk Dairesi 2020/1536 E. , 2020/3018 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; sağlık hizmeti satın alma sözleşmesi imzalandığı davalının Mayıs 2015 dönemine ait fatura nedeniyle mutabakat faiz kesintisi adı altında 68.216,07 TL kesinti yaptığını, kesintinin haksız ve dayanaksız olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 68.216,07 TL’nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; mutabakat faiz kesintisinin yerinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davacı tarafından düzenlenen faturanın incelemesini, mevzuatta öngörülen üç aylık süre içerisinde tamamlayamayan davalının kusurlu olduğu, bu nedenle davalının faiz uygulamasının yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 68.216,07 TL’nin kesinti tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 97 nci maddesinin yedinci fıkrasında, fatura teslim tarihinden itibaren üç aylık süre içinde avans hesabının kapatılacağının hüküm altına alındığı, somut olayda ise belirtilen sürenin üzerinde mutabakatın sonuçlandırıldığı, faiz kesintisi uygulanmasının yasal dayanağının olmadığı, yersiz ödeme kapsamında da değerlendirilemeyeceği, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı, davalının bu yönlere ilişen istinaf başvurusunun esastan reddinin gerektiği, ancak Türk Borçlar Kanunu’nun 117 nci maddesi gereğince muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarı ile mütemerrit olacağı,davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürüldüğünün davacı tarafından iddia ve ispat edilemediği, mahkemece tüm alacak miktarına dava tarihi yerine kesinti tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin usul ve kanuna uygun bulunmadığı, bu nedenle davalının faiz başlangıcına yönelik istinaf talebinin yerinde olduğu, bu durumun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmemesi nedeniyle ilk derece mahkemesine ait kararının hüküm bölümünün (1) numaralı bendinin kaldırılmasına ve faiz başlangıcı yönünden düzelterek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiğinden bahisle; davalının sair istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının faiz başlangıcına yönelik istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının (1) numaralı bendinde yer alan "Davanın kabulü ile 68.216,07 TL"nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine" ibaresinin kaldırılmasına, davanın kabulü ile 68.216,07 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, hükmün diğer kısımlarının aynen muhafazasına karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Duruşma yapmadan verilecek kararlar” başlıklı 353 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (2) nolu alt bendi; “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, (...) duruşma yapılmadan karar verilir”;
Aynı kanunun 359 uncu maddesinin (2) nolu fıkrası ise; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içermektedir.
Açıklanan bu kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesince kanunun olaya uygulanmasında hata edilmesi ve bu hatanın düzeltilmesi için yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda; bölge adliye mahkemesince, davalı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabul edilmesi nedeniyle, ilk derece mahkemesi kararı tamamen kaldırılarak, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi suretiyle yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde; sadece ilk derece mahkemesince verilen kararın (1) nolu bendinin kaldırılması suretiyle yeniden esas hakkında karar verilmesi, ilk derece mahkemesi kararın diğer kısımlarının ise aynen muhafaza edilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının HMK"nın 371 inci maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, HMK"nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 16/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.