3. Hukuk Dairesi 2015/18958 E. , 2016/2869 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tedbir nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; tarafların 1993 yılından beri ayrı yaşadıklarını, davacının geçimini sadece davalının verdiği nafakayla sürdürdüğünü, davalının hiçbir şekilde evinin bakım yükümlülüğünü yerine getirmediğini; davacının, en son ... Aile Mahkemesinde 2009 yılında nafaka artırımı davası açtığını, nafakanın artırılarak 300,00 TL olarak ödenmesine karar verildiğini, kararın 09/04/2010 tarihinde kesinleştiğini, üzerinden beş yıl geçtiğini ve nafaka miktarının günümüz koşullarında yetersiz kaldığını; davalının, davacı ile evliliği devam etmesine rağmen üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, emekli olduğunu; ayrıca, başka işlerde çalışarak yan gelir elde ettiğini, ... civarında lüks bir hayat yaşadığını, adına kayıtlı araç ve taşınmaz bulunduğunu, bankalarda para birikimleri de olduğunu ileri sürerek nafaka miktarının 900,00 TL’ye çıkartılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının halen kendisine ait evde oturduğunu, evin 1. Katından 350,00 TL kira aldığını, ayrıca davacıya babasından 3 dönüm elma bahçesi ve üzüm bağının miras kaldığını, müşterek çocukları Polis memuru ...’in de davacıya yardım ettiğini; kendisinin emekli maaşından başka bir gelirinin bulunmadığını, bu maaşından da davacı ve oğlu ...’e ayrı ayrı 300 TL nafaka kesildiğini, zaten maaşının 1250 TL olduğunu, bankalara kredi kartı borçları olduğunu ve hiçbir işte çalışmadığını belirterek bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; tarafların uzun süredir ayrı yaşadıkları, davalının bu süreçte başka bir kadın ile birlikte yaşadığı ve bu kadından da bir çocuğunun olduğu, birlik görevlerini ihmal ettiği ve davacının davalının ekonomik yardımına muhtaç konumda olduğu, bu halde tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile davacının ihtiyaçlarında meydana gelen artış dikkate alınmak suretiyle, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile davacının ihtiyaçlarını asgari ölçüde karşılayacak ve önceki nafaka takdirinde kurulan dengeyi koruyacak şekilde nafakanın takdir edildiği tarih sonrasında TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı ile TMK’nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek; davanın kısmen kabulüne, davacı lehine hükmedilen aylık 300,00 TL tedbir nafakasının dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 150,00 TL artırılarak 450,00 TL’ye çıkartılmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekilince; artırılan miktarın az olması, ÜFE/TÜFE oranında artırım talep edilmesine rağmen bu hususta karar verilmemesi ve yargılama giderleri bakımından temyiz edilmiştir.
Dava, daha önce hükmedilen tebdir nafakasının artırılması talebine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu"nun 197.maddesine göre, ayrı yaşamakta hakkı olan eş diğer eşten tedbir nafakası isteminde bulunabilir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenlemeler gereği eşler evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında katılmak zorundadırlar (TMK.madde 186/son). Bu bağlamda; tedbir nafakası miktarı tayin edilirken, birliğin giderlerine katılmada eşlerin "ekonomik güçleri" ile müşterek yaşam sırasında davalının eş ve çocuklarına sağlamış olduğu yaşam düzeyi dikkate alınmalı, hakim; eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerinin ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Kolluk araştırmasına göre; davacının aldığı tedbir nafakası dışında gelirinin olmadığı, adına kayıtlı menkul veya gayrimenkulünün bulunmadığı, kira ödemediği,ilkokul mezunu olduğu ve çalışmadığı anlaşılmıştır. Davalının ise, sosyal ve ekonomik durum araştırması tutanağına göre; 1350 TL aylık gelirinin bulunduğu, emekli olduğu, çalışmadığı, oturduğu evin imam nikahlı eşine ait olduğu, bakmakla yükümlü olduğu iki çocuğunun bulunduğu, adına kayıtlı 2 daire olduğu, ortaokul mezunu ve 61 yaşında olduğu belirtilmiş ve fakat Sosyal Güvenlik Kurumunca tanzim edilen davalıya ait maaş bordrolarına göre 2015 ağustos ayı maaşının 1673,14 TL olduğu, 66,93 TL ek ödeme aldığı, 557,58 TL kesintisinin olduğu, 1182,49 TL net geliri olduğu anlaşılmıştır. Davacı tanığı, müşterek çocuk ... beyanında; babalarının başka bir kadınla uzun zamandır birlikte yaşadığını, hükmedilen nafakalar dışında ailesine hiçbir yardımda bulunmadığını, lüks bir yaşam sürdüğünü, birlikte yaşadığı kadının da emekli maaşı olduğunu, adına kayıtlı birçok menkul ve gayrimenkul bulunduğunu, annesinin eline kesintilerle beraber aylık 270 TL geçtiğini, bu parayla tek başına yaşayan bir kadının geçinmesinin mümkün olmadığını, mağdur durumda olduğunu, maddi yetersizlikler yüzünden sağlıklı beslenemediğini belirtmiştir.
Somut olayda; davacının, davalıdan aldığı nafaka miktarı dışında bir gelirinin olmadığı, çalışmama durumunun keyfiyete dayanmadığı, önceki nafaka miktarının 5 yıl önce takdir edildiği, aradan geçen süreçte davacının ihtiyaçlarının arttığı, mahkemece hükmedilen nafakayla en temel ihtiyaçlarını dahi karşılamasının çok zor olduğu; davalının ise, adına kayıtlı dairelerinin bulunduğu; ayrıca, aldığı emekli aylığının yeterli olduğu, bu anlamda hükmedilen miktarın hakkaniyete uygun olmayıp, az olduğu anlaşılmakla; mahkemece; davalı kocanın tesbit edilen geliri ile orantılı olacak, ödemede zorlamayacak, zarurete düşürmeyecek şekilde TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken; davacı lehine az miktarda nafaka artırımı takdiri usul ve yasaya aykırı olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Öte yandan davacı vekili tarafından talep edilmesine rağmen TÜİK’in yayınladığı ÜFE/TÜFE oranlarına göre artırım yapılması talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.