Esas No: 2014/2635
Karar No: 2014/4432
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2014/2635 Esas 2014/4432 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Manavgat Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 01/03/2011
NUMARASI : 1979/483 - 2011/16
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
1963 yılında yapılan kadastro sırasında G.. Köyü, ...ve ... parsel sayılı sırasıyla 40950,00 m² ve 23050,00 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, Aralık 1948 tarih ve 49 sıra numaralı tapu kaydı ile 1937 tarih ve 72 tahrir sıra numaralı vergi kaydına dayanılarak tarla niteliğiyle davalılar E.. D.., N.. A.., Duriye B..., M.. D.. ve İ.. D.. adlarına hisseli olarak tesbit edilmiştir.
Yapılan bu tesbite H.. G.., Ş.. Y.., M.. Y.., S.. K.., M.. Y.. ve A.. Y.. tarafından 18.04.1966 tarihli dilekçeyle, dava konusu taşınmazların lehine tespit yapılanlar ile alakasının olmadığı ve taşınmazların kendilerine ait Şubat 1948 tarih ve ...sıra numaralı tapu kaydı kapsamında olduğu iddiasıyla, Orman Yönetimi ise, taşınmazların orman sayılan yerlerden oldukları iddiasıyla yaptıkları itiraz üzerine tapulama komisyonu 18.07.1966 tarihli 453 ve 455 sayılı kararlarıyla 766 sayılı Kanunun 29. maddesine göre yetkisizlik kararı vererek, dava konusu ..ve .. parsel sayılı taşınmazların tutanaklarını tapulama mahkemesine göndermiştir. Tapulama mahkemesince de, davanın kanunî yoldan gelmediği gerekçesiyle 20.10.1971 tarih 1966/1810 – 1971/1176 ve 1966/1808 -1971/1174 sayılı iki ayrı kararlarıyla ... ve ... sayılı parseller hakkındaki dosyaların tapulama müdürlüğüne geri çevrilmesine karar vermiştir. Dosya tekrar kendisine gelen tapulama komisyonu ise, 10.01.1979 tarih ve 1979/157 ve 1979/155 sayılı iki ayrı kararlarıyla ihtilafı çözmede yetkili olmadığı gerekçesiyle....ve ..sayılı parseller hakkındaki dosyaların tekrar tapulama hâkimliğine gönderilmesine karar verilmiştir.
Mahkemece, ... ve .. parsel sayılı taşınmazlara ilişkin davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonucunda, davacıların davasının reddine ve dava konusu G.... Köyü, .... ve ...parsel sayılı taşınmazların tesbit malikleri ve mirasçıları adlarına hisseleri oranında tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden sonra 27.04.1981 yılında ilân edilerek eldeki bu dava yönünden kesinleşmeyen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu, davalı gerçek kişiler lehine 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu ve davalıların dayandığı tapu kaydının 3 hudut itibariyle dava konusu taşınmazları kapsadığı gerekçelerine dayanılarak taşınmazların davalı kişiler adına tesciline karar verilmiş ise de, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; hükme dayanak yapılan orman bilirkişi dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğunu açıklanmış ise de memleket haritası ve kadastro paftası ölçekleri denkleştirilip çevre parsellerle birlikte uygulama yapılmadığı gibi uygulandığı bildirilen 1962 tarihli memleket haritasının üretildiği hava fotoğrafı stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenmemiştir. Dolayısıyla orman bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli değildir. Dairenin iade kararıyla alınan raporlar ise keşifte görev almayan başka bilirkişiler tarafından düzenlenmiştir (Hükme dayanak raporu hazırlayan bilirkişinin vefat etmesi nedeniyle). Ayrıca, taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olması taşınmazların davalılar adına tescili için yeterli sebep değildir. Zira, tapulama komisyonu tarafından dosya yetkisizlikle tapulama mahkemesine devredildiğine göre taşınmazların malik haneleri hukuken açıktır. 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi uyarınca, kadastro mahkemesi, malik hanesi açık bırakılan bu taşınmazlar hakkında re"sen araştırma ilkeleri çerçevesinde yargılama yaparak gerçek hak sahibini bulmak ve bu doğrultuda karar vermek zorundadır.
Bunlardan başka, fen bilirkişi tarafından davalıların dayandığı değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte hudutlar ihtiva eden Aralık 1948 tarih ve 49 sıra numaralı tapu kaydı gereği gibi uygulanıp miktarı ile geçerli kapsamı belirlenmemiştir. Her ne kadar davalılar 26 hektarlık tapu kaydından başka 60 hektar miktarındaki vergi kaydına dayanmışlar ise de, öğretide ve uygulamada kararlık kazanan görüşlere göre vergi kaydı mülkiyet belgesi değildir. Zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilmesi de olanaksızdır. Ancak, mahkemece yapılan keşiflerde görev alan ziraatçı bilirkişiler, taşınmazların tesbit tarihi olan 1963 yılına göre değil hali hazırdaki mevcut durumunu dikkate alarak rapor vermişlerdir. 2001 yılında yapılan keşifte görev alan ziraatçı bilirkişi 40-50 yıl, 2006 yılında yapılan keşifte görev alan ziraatçı bilirkişi de 50-60 yıldır taşınmazlar üzerinde tarım yapıldığını bildirmişlerdir. Ancak, her iki bilirkişi de tespit tarihi olan 1963 yılı baz alındığında bu sürenin ne kadar olduğunu raporlarında bildirmemişlerdir. Somut davada kadastro tesbit tarihinden sonra sürdürülen zilyetlik değil tespit tarihi olan 1963 yılından önceki zilyetlik süresinin belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, davalıların dayandığı tapu kaydının batı hududu Cebel, yine dayandıkları vergi kaydının batı hududu A...ni okumaktadır. Tesbit tarihinden sonra 1981 yılında yapılan ve eldeki somut dava yönünden kesinleşmeyen orman kadastrosunda taşınmazların batı sınırı “A... B....Devlet Ormanı II” olarak sınırlandırılmıştır. Mahkemece, dayanak tapu kaydının miktarı ile geçerli kapsamı ve davalılar yararına tesbit tarihi olan 1963 yılında zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmediği için tapu kayıt miktar fazlasının “A...B...Devlet Ormanından” açılıp açılmadığı anlaşılmamaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir. Yani özetle, bu tür uyuşmazlıklarda taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç ve sürecinin takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında hava fotoğrafları ve topoğrafik haritalardan yararlanmak suretiyle belirlenmesi gerekir. Ancak, somut olayda mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmamış, taşınmazların miktar itibariyle dayanak tapu kaydının kapsamı dışında olup olmadığı, miktar ile kapsamı dışında ise tespit tarihi olan 1963 yılından önce imar ve ihyaya konu edilip edilmediği yönünde hüküm vermeye yeterli kanaat oluşturulmadan yerel bilirkişi ve tanıkların zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş biçimi, imar ve ihya ile taşınmazın ne şekilde ve nasıl kullandığı hususlarında yeterli ve somut olaylara dayalı olmayan soyut beyanları ile orman ve ziraatçı bilirkişilerin anlatılan biçimde araştırma ve inceleme içermeyen yetersiz raporlarına dayanılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Ancak, yetersiz araştırma ve soruşturma ile hüküm kurulması doğru değildir.
O halde; doğru sonuca varılabilmesi için, mahkemece, öncelikle taşınmazların bulunduğu yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafı ile bu hava fotoğrafından üretilmiş en eski tarihli memleket haritası ve keşifte kullanıldığı bildirilen 1962 tarihli memleket haritası ile bu haritanın üretildiği hava fotoğrafı Harita Genel Komutanlığından getirtilmeli (Hükme dayanak yapılan Orman bilirkişi tarafından kullanılan 1962 yılından önceki yıllara ait memleket haritası ve bu memleket haritasının üretildiği hava fotoğrafı bulunup bulunmadığı araştırılmalı, varsa bunlar getirtilmeli, yoksa 1962 yılı memleket haritası ile bu memleket haritasının üretildiği hava fotoğrafı Harita Genel Komutanlığından getirtilmelidir); yine, amenajman planı, dava konusu taşınmazı ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile özelikle taşınmazlara bitişik ya da yakın komşu bütün parsellerin kadastro tespit tutanak örnekleri ve yine özellikle bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri (725, 731, 734, 1825, 739, 737, 806, 818, 820, 822, 823, 824, 825 ve 826 sayılı parseller ve dayanak belgeleri ile dayanak tapu kaydı uygulamasında çizilecek kroki içinde tapu kaydı hudutlarının içinde gösterilecek başkaca taşınmaz veya taşınmazlar bulunduğu takdirde bu parsellerin de kadastro tesbit tutanakları ile dayanakları) ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek iki orman mühendisi, iki harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ve ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan iki ziraat mühendisi ile yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ile tarafların gösterecekleri tanıklar hazır olduğu halde, yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, getirtilen belgeler çekişmeli taşınmazlar ile birlikte bütün çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman kadastrosuna ilişkin orman kadastro haritası ile irtibatlı kroki çizdirilmeli ve yine, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ölçeğinin kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftasının ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazların konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak ve klizimetre (eğimölçer) aletiyle ölçülmek ve memleket haritasındaki münhaniler de dikkate alınmak suretiyle, dava konusu taşınmazların kesin ve gerçek eğimini gösterir rapor alınmalı, dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olması o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından, davalıların dayandığı tapu kaydı sınırları yerel bilirkişiler yardımıyla zeminde tek tek bulunarak harita mühendisi bilirkişi krokisi üzerine işaretlenmeli, tapu kaydı yöntemince zemine uygulanıp, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3. maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamı belirlenmeli, miktarı ile geçerli kapsamı belirlenirken davalılar adına tesbit edilen 726, 727, 728 ve 730 sayılı parsellerin yüzölçümleri de düşülerek hesaplanmalı, sınırlarda adları okunan komşular çizilecek kroki üzerine kadastro tesbit malikleri ile bağ kurularak yazılıp, keşfi izleme olanağı saptanmalı, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı, taşınmazların miktar olarak dayanak tapu kaydının sınırları dışında ve miktar olarak dayanak vergi kaydının kapsamı içinde kaldığı belirlendiği takdirde zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilemeyeceğinden, bu cümleden zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve varsa tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, taşınmazların öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar ve ihya ile zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları, taşınmazların değişik bölümlerinden yeterli derinlikten toprak örnekleri alınıp incelenerek, taşınmazların imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve ne kadar süreyle ne şekilde zilyet edildiği, 1962 tarihli veya varsa 1962 yılından önceki yıllara ait memleket haritası ile bu memleket haritasının üretildiği hava fotoğraflarında taşınmazların o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, yine fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, çekişmeli taşınmazların fiilî durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, taşınmazların miktar olarak dayanak tapu kaydının kapsamı dışında kaldığı ve tesbit tarihi olan 1963 yılından önce zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde ise, tapu miktar fazlasının sınırda bulunan .....B...Devlet ormanından açma yapılarak kazanıldığı kabul edilmeli ve tüm deliller birlikte değerlendirip, oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 14/04/2014 günü oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.