Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/4806
Karar No: 2016/3433
Karar Tarihi: 09.03.2016

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/4806 Esas 2016/3433 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2015/4806 E.  ,  2016/3433 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki alacak ve tescil davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı ve birleşen davacılar vekili asıl dava dilekçesinde; Davacıların eşi ve babası ...’ın 1/6/1978 tarihinde davalı ... ve dava dışı ... ile bir araya gelerek, “... Pide Kebap Salonu” adı altında bir müesseseyi, düzenlenen Yazılı Ortaklık Sözleşmesi hükümlerine uygun bir şekilde işletmek üzere bir adi ortaklık tesis ettiklerini, Ocak/1995 tarihinde vefat eden ...’ın kanuni varislerinin asli ortak olarak, ortaklığa devam ettiklerini, diğer ortak ...’ın sonradan hissesini davalıya devrettiğini, işyerinin yüksek cirolu ticari işletme olduğunu, ancak davalının olumsuz yaklaşımları ve muris ...’ın kalp hastası olması nedeniyle, gerçek kar miktarı ve marjını araştırmadan davalının tek taraflı hesaplarla belirlediği rakamlar doğrultusunda ortaklık kar payını almak zorunda kaldığını, ancak davalının 10/07/1996 tarihinden itibaren ortaklık kar payı ödemesini yapmadığını buna karşılık ortaklıktan elde ettiği ve dağıtmadığı kar payları ile ticari deposu olan bir dükkan satın aldığını öne sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, ticari işletmenin kazancıyla alınan ve fakat davalı adına tescil edilen dükkan ile ticari deponun 1/3 hissesinin davacılar adına tesciline, davacıların 1306 gündür ödenmeyen kar paylarına ilişkin 100.000.000.000 TL"nin (eski) reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, birleşen dava dilekçesinde ise aynı gerekçelerle ilk dava tarihi olan 07/02/2000 tarihinden birleşen dava tarihine kadar 20.000.000.000 TL (eski) kar payının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ve birleşen davalı vekili cevap dilekçesinde; ortaklığın işletilmesinin davacıların murisi ile alınan ortak karara göre % 30 kâr payı karşılığı ... ve ..."e bırakıldığını, ortaklığın hakem heyeti kararı ile feshedildiğini, bu tarihe kadar kâr payının ödendiğini, dava konusu taşınmazların ortaklıkla ilgisinin bulunmadığı, davalının şahsi kredileri ile satın alındığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; dava konusu taşınmazların ortaklık gelirinden satın alındığı ve kâr payı ödenmediği gerekçesiyle dava konusu taşınmazların 1/3 hissesinin iptali ile davacılar adına tapuya tesciline, 100.000.000.000 TL ortaklık payının dava tarihinden yasal faizi ile, birleşen dava yönünden 20.000.000.000 TL ortaklık payının 14/06/2002 tarihinden yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, asıl ve birleşen dosyanın davalısı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 13.Hukuk Dairesi"nce hüküm; "1- ...13/07/1998 hakem heyeti kararı tarihi itibariyle ortaklığın son bulduğu, bu tarih itibariyle mahkemece tasfiyenin bizzat yaptırılması gerektiği, ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. BK.nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır. Böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise, tasfiyenin bu defa BK.nun 539. maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gerekir. Açıklanan bu hukuki olgular karşısında, öncelikle ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle aktif ve pasif mal varlığı belirlenmeli, ortaklığı yöneten ve idareci ortak olan davalıdan ortaklık hesabını gösterir hesap istenilmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, bu şekilde belirlenen mal varlığının ne şekilde tasfiye edileceği taraflardan sorulmalı, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmelidir. Taraflar tasfiye konusunda anlaşamadıkları takdirde, mahkeme tayin edeceği tasfiye memuru marifetiyle tespit edilen ortaklık mallarının mevcut olanların satılmasına, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle belirlenip, elde edilen gelirden veya malların belirlenen değerlerinden öncelikle ortaklığın borçları ödendikten sonra kalan kısmın davacının ortaklık payı ve davalı tarafından yapılan ödeme gözetilerek taraflar arasında paylaştırılmasına karar verilmelidir.
    2- ...Davalı buna karşı taşınmazın kendi şahsi kredisi ile şahsi mallarını satarak bedelini ödediğini savunmuş, buna ilişkin delillerini ibraz etmiştir.Mahkemece davalı ödemelerine ilişkin delillerin celpedilip değerlendirilerek ayrıntılı inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna uyun karar verilmelidir. Kaldı ki kabule göre de bu taşınmazlar değerlendirilmeden, hesaba katılmadan ortaklık kar payının hesabı yapılıp tamamından davalının sorumlu tutulması yanlıştır. " gerekçeleriyle bozulmuştur.
    Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; taraflar arasındaki adi ortaklığın devam etmediği ve devamında yarar kalmadığı, ortaklığın tasfiyesine karar verilmesinin gerektiği, taraf vekillerince tasfiye memuru tayin edilmesi konusunda anlaşma sağlanamadığı, mahkemece re"sen tasfiye memurunun tayin edilmesi talep edildiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulü ile adi ortaklığın tasfiyesine, tasfiye memuru atanmasına karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
    Adi ortaklık ilişkisi, TBK"nın 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
    Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.
    Tasfiye usulünü düzenleyen TBK"nun 644.maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
    Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
    Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri gözönünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.
    Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazancın ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.
    Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK" nun 642. md.)
    Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
    Hal böyle olunca mahkemece; öncelikle ortaklık sözleşmesinde tasfiye hususunda hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak; böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
    Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
    Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
    İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK"nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
    Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
    Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK.nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
    O halde mahkemece; bütün bu açıklamalar ışığında, uyuşmazlığın; uyulmasına karar verilen bozma ilamı kapsamında, yukarıda açıklanan maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması ve davalının dava konusu taşınmazlar yönünden delillerinin değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde bir adi ortaklığın tasfiyesi ile tasfiye atanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi ve bozma ilamı uyarınca inceleme ve değerlendirme yapılmaması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ; Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi