3. Hukuk Dairesi 2020/1560 E. , 2020/3182 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı kurum ile imzalanan 2012 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesi uyarınca hastalara verilen sağlık hizmeti bedellerinin davalı kuruma fatura edildiğini, davalı kurum tarafından, sözleşmeye aykırı davranıldığı gerekçesiyle 13.318,86 TL cezai işlem uyguladığını belirterek, haksız cezai işlemin iptali ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; yetki itirazında bulunmuş, ayrıca davacı şirketin sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını, SGK mensubu ... isimli hastadan, kuruma fatura edilen ücretin 3 katından fazla ücret aldığının tespit edilmesi üzerine sözleşmenin 11.1.8 maddesi uyarınca davacıya cezai işlem uygulandığını ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın yetki yönünden reddine, mahkemenin yetkisizliğine dair verilen kararın davacı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 20.06.2014 tarihli ve 2014/9797 E., 2014/19798 K.sayılı ilamı ile özetle, taraflar arasındaki sözleşmede yetkili mahkeme bölümünün boş bırakıldığı, geçerli bir yetki sözleşmesi bulunmadığı, sözleşmenin ifa yerinde dava açılabileceği, işin esası incelenerek sonuca uygun karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda; hastanın yazılı onayı alınmaması sebebiyle uygulanan kesintinin haklı olduğu yönündeki bilirkişi raporu hükme esas alınarak, hasta tarafından imzalandığı iddiasıyla delil olarak dosyaya sunulan belgenin de tanzim tarihi içermediği ve resmi bir nitelik taşımadığı, her zaman düzenlenmesinin mümkün olabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 05/02/2018 tarihli ve 2015/34861 E., 2018/1175 K.sayılı ilamı ile özetle; Mahkemece, davacı tarafından sunulan onam alındığına dair belgenin geçerliliği araştırılıp, cezai şartın hangi miktar için uygulandığı ve cezai şart miktarına nasıl ulaşıldığı belirlenerek, bu durumun ... hükümleri doğrultusunda değerlendirilmesi için konusunda uzman bilirkişi heyetinden Mahkeme, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda; davalı kurum tarafından davacı şirket aleyhine tesis edilen cezai şartın usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacının 13.816,86 TL cezai şart borcunun olmadığının tespiti ile cezai şartın iptaline karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde gerekleri tam olarak yerine getirilmemiş, bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Şöyle ki; Mahkemece uyma kararı verilen Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 05/02/2018 tarihli ve 2015/34861 E., 2018/1175 K.sayılı ilamı ile; davacı tarafından sunulan onam alındığına dair belgenin geçerliliği araştırılması gerektiği açıkça belirtildiği halde; Mahkemece, bu hususta davacı tarafın bildirdiği davacı çalışanı olan iki tanık dinlenilmiş, belgenin geçerliliği hususu aydınlatılmamıştır.
O halde mahkemece; davacı tarafından 27/03/2015 tarihli dilekçe ekinde sunulan ve hasta ... tarafından imzalandığı ileri sürülen onam belgesinin geçerliliği yönünden araştırma yapılması, belgenin aslının dosyaya sunulmasının sağlanması, gerekirse hasta ..."ın isticvap edilmek suretiyle imzanın kendisine ait olup olmadığının açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, bozma gereği yerine getirilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Kabule göre de, davalı SGK Başkanlığı"nın 492 sayılı Harçlar Kanunu ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu"nun 36. maddesi hükmüne göre harçtan muaf olmasına rağmen yasal düzenlemeye aykırı olarak, davacı tarafından yapılan başvurma harcı, peşin harç ve vekalet harcının yargılama giderine dahil edilerek davalıdan tahsil edilmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.