8. Hukuk Dairesi 2017/12114 E. , 2019/5161 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Nüfus Kaydının Düzeltilmesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, yetkisizlik kararı verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının annesi Şadiye ile babası Recep"in Emine adında iki kızı olduğunu, davacının 01.01.1956 doğumlu kişi olmasına rağmen 01.04.1957 doğumlu kardeşi Emine"nin davacının kimliğini kullanarak evlendiğini, davacının da zorunlu olarak 01.04.1957 doğumlu kardeşi Emine"nin kimliğini kullandığını, bu yanlışlığın düzeltilmesi için davacı ..."nün 01.01.1956 doğumlu kişi olduğunun tespiti ve tescilini istemiştir.
Mahkemece duruşma yapılmadan, nüfus kayıtlarına göre davacı adresinin Tömük Mah. 211 Sok. No:3/A İç Kapı No:33 .../... olduğu, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu"nun 36/1-a maddesi uyarınca, nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının davacının yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılacağı, keza Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 60. maddesi uyarınca davayı yerleşim yeri olan ... Asliye Hukuk Mahkemelerinde açması gerektiği, bu nedenle Mahkemenin yetkisiz olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, nüfus kaydı ile ilgili tespit istemine ilişkin dava hakkında ilk itirazlar değerlendirilip, taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
(HMK mad.114/1-c maddesine göre dava şartları ve ilk itirazlar ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılır (HMK mad.137/1, 139/1 ilk cümle). Buna göre, davanın esası hakkında kararı verilebilmesi için; dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin (HMK mad. 127/1) beklenmesi, süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin (HMK mad.136/1) beklenmesi, verdiğinde bunun diğer tarafa tebliği ve davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun"un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime, belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de, davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Yasa"nın 137"nci maddesinin (1.) fıkrasında, ön inceleme dilekçelerinin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/1. madde hükmü de, bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.
Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı Kanun"dan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ileriye ötelemiştir. Tarafları bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini gerekli kılar.
Bilindiği üzere HMK"nin hukuki dinlenme hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.
Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan karar verilememesi, Anayasa"nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur.
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK"nin 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, Mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe karar verilmesi mümkün bulunmadığından; duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılıp, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen..."in de karar başlığında gösterilmesi sureti ile karar verilmesi gerekirken, dosya üzerinden davanın reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna,
peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 16.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.