10. Hukuk Dairesi 2014/10433 E. , 2015/4636 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Davacı,....’da doğum yaptığı 31.08.1993 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olduğunun ve yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ....... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Türkiye’de 09.04.2013 – 16.05.2013 tarihleri arasında hizmet sözleşmesine dayalı çalışmaları nedeniyle sigortalılığı bulunan davacı, 06.06.2013 tarihli başvurusu neticesinde, Kurum tarafından ....’da geçen sürelerden 7102 günün borçlanılabileceği hesaplanmıştır. Davacı iş bu dava ile, doğum yaptığı 31.08.1993 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olduğunun ve yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitini istemiş; Mahkemece, ...’da çalışması olmadığı ve borçlanma ödemesi yapmadığı gerekçesiyle isteğin reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin hükmü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dahil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerinin saklı bulunduğu ifade edilmiştir.
Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.
10.04.1965 tarihli resmi gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile.....Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölümde düzenlenen konuya ilişkin Ek Sözleşmenin 29’uncu maddesi “Türk Sosyal Sigorta Mercii için aşağıdaki hususlar geçerlidir:
(4) Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir....sigortasına girmiş bulunması halinde,....Sigortasına girişi, Türk Sigortasına giriş olarak kabul edilir. ..” hükmünü öngörmüştür.
Anılan Uluslararası sözleşme hükmü ile, sözleşme hükmünün düzenlendiği bölüm birlikte değerlendirildiğinde; bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, sözleşme hükmü kapsamında, malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından..... sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edilmesi gerekecektir.
Dava konusu somut olayda; öncelikle, davacının...sigortalılık durumunu gösterir TR- 4 belgesi celbedilmeli, TR-4 belgesinden gebelik/analık veya çocuk yetiştirmek ile ilgili kayıt olup olmadığı araştırılmalı; bu kayıtların olması halinde Mahkemece ayrıca, gebelik/analık veya çocuk yetiştirme nedeniyle ödenen primlerin rant sigortasına tabi olup-olmadığı araştırılmalı, anılan prim ödemesinin rant sigortasına dayalı olduğunun anlaşılması durumunda, davacı tarafa yöntemine uygun şekilde verilecek mehille,.... sigortasına giriş tarihini içerecek şekilde yurt dışı borçlanması sağlanmalı ve borçlanmanın varlığı halinde, davacının talepleri ile ilgili karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 12.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.