10. Hukuk Dairesi 2015/1564 E. , 2015/4789 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Davacı sigortalı, açtığı davada aksine kurum işleminin iptali ile ilk kez 01.09.1996 tarihinden itibaren bağlanan yaşlılık aylığının geçerli olduğunun ve kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti, aylıklarının kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması ile ödenmeyen aylıkların faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsili, davalı-karşı davacı Kurum ise, Mahkemenin 2008/217 Esas numarası ile açılıp iş bu dava dosyası ile birleştirilen dava ile, fuzulen ödenen aylıklardan tahsil edilemeyen 36.461,26 TL’nin ödendiği tarihlerden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada ilamında belirtildiği şekilde davacı karşı davada davalı ........"ın açtığı davanın kabulüne, davalı karşı davada davacı Kurumun davasının ise reddine karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi....... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi
Mahkemece verilen ilk karar Dairemizin 24.11.2009 günlü 2009/7495E. ve 2009/18010K. sayılı ilamı ile davacı hakkında 01.10.1972-23.05.1975 tarihleri arasındaki sürelerdeki sigortalılık süresinin kabulünün mümkün olmadığı, ayrıca davacının yaşı itibari ile aylığa 01.05.2007 tarihinden itibaren hak kazanmış durumda olduğu, bu nedenle kurum alacağı belirlenirken davacı hakkında 5510 sayılı Yasanın 96"ncı maddesinin dikkate alınması ile birlikte davacıya 01.05.2007 tarihinden itibaren bağlanabilecek aylıkların kurumdan sorularak fark aylıkların da davalı Kurum alacağından mahsubu ile davalı-karşı davacı kurumun alacağının belirlenmesi suretiyle bir karar verilmesi gereğine işaret ederek ayrıntılı açıklamalar ile birlikte bozulmuş ve mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada bozmaya uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Eldeki davada, mahkemece davacının iddia ettiği dönemler bakımından ilk bozmamızda açıklanan hususlar dikkate alınmaksızın, yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak aldırılan bilirkişi raporu ile yazılı şekilde karar verilmiş olup, bozma gereklerinin yerine getirildiğinden bahsedilemez.
Diğer taraftan, davacının en geç aylığın bağlandığı esnada aylık kararından haberdar olup da, 01.10.1972 tarihinde, henüz sigortalılığının başlamadığını bilebilecek durumda iken, bu durumu gizlemek suretiyle aylıkları aldığının belirgin olması nedeniyle 5510 sayılı Yasanın 96"ncı maddesinin "a" bendi kapsamında uygulama yapılması gerekirken, olayda uygulanma yeri olmayan Borçlar Kanunu ve iyiniyet hükümleri ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup haiz olup , bozma nedenidir.
Kabule göre de; hüküm fıkrasında, birleştirilen her dava için ayrı ayrı karar verilmesi ve hüküm fıkrasında, her dava için verilen kararın ayrı ayrı gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları nazara alınmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.