4. Hukuk Dairesi 2016/14829 E. , 2019/476 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... AŞ vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. ve diğerleri aleyhine 03/04/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilk haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın esastan reddine dair verilen 24/05/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 06/02/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
(M)
MUHALEFET ŞERHİ
1-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi"nin süre gelen ilke ve uygulamalarına göre "gerekçeli karar hakkı", sözleşmenin 6. maddesinde düzenlenen "adil yargılanma ilkesi"nin bir gereğidir. (Adil Yargılanma Hakkı ve Yargı Etiği, Doç.Dr. Sibel İNCEOĞLU Kasım 2007 sayfa 98 ve devamı) Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/3 madde ve fıkrasına göre de bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu kurala HMK"nın "hukuki dinlenilme hakkı" başlıklı 27. maddesinde de yer verilmiştir. Buna göre hukuki dinlenilme hakkı, mahkemenin tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.
Ayrıca belirtilmelidir ki temyiz denetiminin yapılabilmesi için temyiz konusu edilen kararın gerekçeli olması gerekir. Çünkü tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleri karara yöneliktir ve temyiz mahkemesince bu sebepler değerlendirilirken kararın gerekçeleriyle ilişkilendirilebilmesi gerekir. Bir başka deyişle, temyiz edilen kararın hangi yönlerden hukuka uygun olduğuna ya da hangi yönlerden hukuka uygun olmadığına dair belirleme yapılabilmesi bu kararın yukarıda aktarıldığı veçhile gerekçe içermesine bağlıdır.
İnceleme konusu olan karar yukarıda açıklanan ilke ve kurallara uygun olarak verilmemiştir.
Şöyle ki; dava konusu yayında, yetim malı yenmesi, birleşen Osmanlı İtibar-ı Milli Bankasının hisselerinin gasp edilmesi, davacı bankanın kirli ilişkiler yumağı içerisinde bulunması, vakıflara ait taşınmazın doksan yıldır kira bedeli ödenmeksizin kullanılması, Türkiye’nin en büyük yolsuzluk dosyasının davacı bankaya ait olması iddialarına yer verilmiş ve davacı vekilince de bu iddialar sebebiyle davacı bankanın şöhret ve itibarına haksız şekilde saldırıldığından bahisle eldeki dava açılmıştır. Ne var ki, mahkemece bahsi konu bu iddialar; haberin gerçek olması, haberin güncel olması, haberin verilmesinde kamu yararı bulunması, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık bulunması ve ölçülülüğe riayet edilmesi kriterleri yönünden tek tek irdelenmemiş, sadece hisse tespiti ve temettü dağıtımı ile ilgili bir kısım hak sahiplerince açılan ve ... Ticaret Mahkemesinde görülen bazı davaların kısmen kabulüne karar verildiği belirtilmek ve yayında kamu yararı bulunduğu, yayının görünür gerçeğe uygun olduğu, eleştirel bir yaklaşımla haber yapıldığı, konu ile yayın arasında düşünsel bağlılık bulunduğu ve davacının kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığı şeklindeki genel ifadelerle dava reddedilmiştir. Yayında yer alan iddialar az yukarıda belirtilen genel kriterlere göre tek tek irdelenmediğinden mahkemenin gerekçesi yetersizdir. Bu sebeple yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşlerine iştirak etmiyorum.
2-Kabule göre de, diğer iddiaların gerçekliği yahut görünür gerçekliğe uygunluğu tartışmalı olmakla birlikte davalı ...’in sunduğu belgeden de anlaşılacağı üzere davacının müze olarak kullandığı taşınmaz, öncesinde posta idaresine ait iken hisse devri suretiyle davacı bankayla birleşen İtibar-ı Milli Bankasına ait bir taşınmazın anılan taşınmaz ile trampası sonucu davacı banka adına 1928 yılında tescil edilmiş ve halen davacı banka kullanımında bulunan bir taşınmazdır. Taşınmazın vakıflarla herhangi bir ilgisi yoktur. Dolayısıyla vakıflara ait binanın 90 yıldır kira ödenmeksizin kullanıldığına ilişkin haber gerçeği yansıtmamaktadır. Basit bir tapu kaydı araştırması ile tespit edilebilecek bir hususta davacı bankayı haksız şagil olarak göstermek davacı tüzel kişiliğin şöhret, itibar ve saygınlığına saldırı teşkil eder. 06/02/2019