20. Hukuk Dairesi 2014/2825 E. , 2014/5455 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, 19.12.1994 tarihli dava dilekçesinde ... köyü 141 ada 1 ve 18 parsel sayılı taşınmazların 1992 yılında yapılan kadastro sırasında sit alanı olarak Hazine adına tespit ve tescil edilmişse de uzun yıllardır davacıların zilyetliğinde olduğunu ileri sürerek, Hazine adına kayıtlı tapunun iptali ile davacılar adına tescilini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 141 ada 1 sayılı parselin I. derece doğal sit alanında kaldığı ve zilyetlikle kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine, 18 sayılı parselin III. derece arkeolojik sit alanında kaldığı, zilyetlikle kazanma koşullarının da oluştuğu gerekçesiyle davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı gerçek kişiler vekili ile davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.03.2012 gün ve 3116 - 4276 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Davacılar vekilinin 141 ada 1 sayılı parsele yönelik temyiz itirazları bakımından; çekişmeli taşınmazın büyük bölümünün yüksek eğimli, delicelik, taşlık nitelikte bulunduğu, bu hali ile zilyetlikle kazanılacak yerlerden olmadığı gibi, ayrıca 1. derecede arkeolojik sit alanı içinde kaldığı, davanın devamı sırasında 22.05.2007 tarihinde kabul edilen ve 30/05/2007 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 5663 sayılı Kanunla değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 11. maddesinin 2. cümlesindeki “ Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca 1. grup olarak tescil ve ilân edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez.” şeklindeki düzenleme gereğince, zamanaşımı yoluyla kazanılmasına yasal olanak bulunmadığı, kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun ve bu kanunu değiştiren hükümlerin henüz kesinleşmemiş olan davalara uygulanması gerektiği belirlenerek, davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre bu parsele yönelik hükmün onanması gerekmiştir.
Hazinenin 141 ada 18 sayılı parsele yönelik temyiz itirazlarına gelince; çekişmeli taşınmaz, 1992 yılında yapılan genel kadastro sırasında 5223 m2 yüzölçümü ve tarla niteliğiyle ... adına tesbit edilmişse de, Hazinenin itirazı üzerine, 20.03.1992 tarihli komisyon kararı ile 3. derece arkeolojik ve 2. derece doğal sit alanında kalması nedeniyle Hazine adına tesbit ve tescil edilmiş, davacılar zilyedlikle kazanılacak yerlerden olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptalini istemişlerdir.
Mahkemece taşınmazın orman sayılmayan, 3. derece arkeolojik sit alanında kalan yerlerden olduğu ve kazanma koşullarının davacılar yararına gerçekleştiği gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da, keşif sırasında dinlenen orman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, çekişmeli taşınmazın eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılmayan yerler içinde kaldığı bildirilmiş, incelenen belgelerin tarihi belirtilmemiş, dairenin 28.09.2011
günlü geri çevirme kararı üzerine aynı bilirkişi tarafından düzenlenen ek raporda, bu kez dava konusu 18 sayılı parselin hem 1978 hem de 1959 tarihli memleket haritasında, kısmen (batı bölümünün) yeşil alanda yer aldığı bilgisi yer almıştır. Bu durumda, hükme esas alınan rapor ile ek rapor arasında çelişki meydana gelmiştir. Ziraat uzmanı bilirkişi de 18 sayılı parselin 15-20 yıldır ekilmediğini, üzerinde 80-100 yaşlarında deliceden aşılı 27 adet zeytin ağacı bulunduğunu, eğiminin % 1-3 olduğunu bildirmiştir. Her ne kadar 3. derece arkeolojik sit alanları zilyedlik yolu ile kazanılabilirse de, 6831 sayılı Kanunun 1/I maddesi “ sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle, 3573 sayılı Özel Kanunu gereğince devlet ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş yabani zeytinlikler orman sayılmaz” hükmünü içermektedir. Davacılar mülkiyet belgesine dayanmadığına göre, taşınmazın kısmen veya tamamen orman sayılan yerlerden olup olmadığının belirlenmesi uyuşmazlığın çözümünde önemlidir.
O halde; mahkemece yeniden yapılacak keşifte, öncelikle, 1959 ve 1978 tarihli memleket haritaları ve bunların yapımına esas alınan hava fotoğrafları incelettirilip, taşınmazın niteliği belirlenmeli, orman sayılan ya da orman içi açıklık konumunda olan bölümlerde davacıların yukarıda açıklandığı şekilde bir mülkiyet belgesine dayanmadıkları gözönünde bulundurularak, bu bölümler yönünden davanın reddine karar verilmeli, orman sayılmayan bölümlerde ise zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü, kimden kime geçtiği ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak sorulup saptanmalı, ziraat uzmanından taşınmazdaki ağaçların türü, yaşı, sayısı, dağılımı, kapalılık oranı, baskın ağaç türünün ne olduğu konusunda bilimsel verilere dayalı rapor alınmalı, bu şekilde toplanacak deliller çerçevesinde karar verilmelidir.] denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, 141 ada 1 sayılı parsel yönünden davanın reddine, 18 sayılı parsel yönünden davanın kabulüne, Hazine adına kayıtlı tapunun iptali ile davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1966 yılında seri bazda yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1985 yılında yapılıp kesinleşen 2/B çalışması ve unutulan ormanların kadastrosu vardır. Genel arazi kadastrosu 1992 yılında kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak uzman orman bilirkişi tarafından orman kadastrosuna, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen davacılar yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 13/05/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.