4. Hukuk Dairesi 2016/12806 E. , 2019/518 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Asıl davada davacı ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 02/12/2013 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istenmesi, karşı davada davacı ... tarafından davalı ... aleyhine 10/01/2014 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 29/09/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Asıl dava, haksız şikayetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat, karşı dava ise; kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalılardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ... İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaparken 23/02/2012 tarihinde İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde nöbet tuttuğunu, bu sırada davalı ..."nun İlçe Emniyet Müdürlüğüne geldiğini ve nöbet hususunda kendisini uyardığını, bir süre sonra anılan davalının, ..."daki tüm polis amirlerinin katılımı ile yapılan toplantıya kendisine de çağırdığını, toplantı sırasında davalı ..."nun nöbet sırasında söylemediği sözleri söylemiş gibi anlatarak diğer amirlerin kendisine kötü davranmasını teşvik ettiğini, bu sırada davalılar ... ve ..."nin de kendisine karşı bir şeyler söylediklerini, diğer davalılar ile arasında bir konuşma geçmediğini, akabinde de toplantı salonundan ayrıldığını, bu olaydan bir kaç gün sonra toplantı esnasında kendisine söylenen sözleri tutanak altına aldığını ve tutanak içeriğini doğrulayan ses kaydı olduğunu belirttiğini, bunun üzerine davalıların ... Cumhuriyet Başsavcılığına kendisi hakkında şikayetçi olduklarını, bu şikayet nedeniyle evinde arama yapıldığını, haksız yere disiplin cezası aldığını, ilk olarak ... İlçesinden ..."ya, ..."dan da ..."ne tayininin çıktığını, bu yaşananlardan kendisinin ve annesinin olumsuz etkilendiğini, böyle bir ses kaydı olsa bile amacının içinde bulunduğu ortamda kendisine söylenen sözleri ilgili makamlara ispat çabasından ibaret olduğunu, toplantı sırasında davalılar ...,
... ve ... dışındaki davalılar ile arasında bir diyalog geçmemesine rağmen diğer davalıların da özel hayatlarının ihlal edildiğinden bahisle şikayetçi olduğunu, neticede Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, tüm bu yaşananlar nedeniyle manevi zarara uğradığını, bu süreçte Akhisar"dan Soma"ya 9 ay boyunca gidiş geliş yapması nedeniyle ve ayrıca haksız yere kıdem cezası alması nedeniyle maddi zararının da oluştuğunu belirterek oluşan maddi ve manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalılar, yapılan şikayetin anayasal şikayet hakkı kapsamında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın özü itibarıyla mobbing iddiasına dayandığı, davalıların davacının üstü ve amiri konumunda oldukları, haklı neden olmaksızın kişinin en mahrem alanı olan evinde arama yapılmasına, yer değişikliği yapılmasına ve disiplin cezası almasına sebebiyet verdikleri, toplum nezdinde saygınlığını zedeledikleri, sistematik olarak gerçekleştirilen eylemler nedeniyle davacının iç huzurunun bozulduğu, talep edilen maddi tazminatın makul olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerden; tespit tutanağı başlıklı ve 26/02/2012 tarihli davacının imzasını taşıyan tutanakta, davacı tarafından 23/02/2012 günü yaşananların özetlendiği, tutanağın son kısmında "bu konuyu doğrulayan ses kayıtları da elimde mevcuttur" ibaresinin yer aldığı, davalılar tarafından bu tutanağın öğrenilmesi üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığına davacı hakkında şikayet dilekçesi verildiği, yapılan şikayet üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 2012/1423 soruşturma sayılı dosya ile soruşturmaya başlanıldığı, soruşturma kapsamında Sulh Ceza Mahkemesince verilen arama kararına istinaden davacının evinde arama yapıldığı ve arama neticesinde bir adet hafıza kartına el konulduğu, el konulan eşyanın bilirkişi marifetiyle incelendiği, inceleme neticesinde 23/02/2012 tarihli ve davalıların katıldığı toplantının kayda alındığına dair delil elde edilemediği, bu nedenle anılan toplantıya yönelik olarak yapılan şikayete ilişkin ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ancak bilirkişi incelemesi neticesinde davacının davalı ... ve ... ile arasında geçen bir kısım konuşmaları kayda aldığının tespit edildiği, bu nedenle davacı hakkında aleni olmayan söyleşiyi kayda almak ve kendisi ile yapılan haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etmek suçlarından kamu davası açıldığı, ... 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2013/53 esas ve 2013/713 karar sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonunda davacının atılı suçlardan beraatine karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı hakkında, ilçe emniyet müdürlüğünde görevli amirleriyle yaptığı konuşmalara ilişkin ses kaydının bulunması nedeniyle disiplin soruşturması başlatıldığı ve yapılan disiplin soruşturması sonucunda davacıya, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 7/B-1 maddesi uyarınca 16 ay uzun süreli kıdem durdurma cezası verildiği, davacı tarafından anılan disiplin cezasının iptali istemiyle açılan ... 2. İdare Mahkemesinin 2012/196 esas ve 2013/220 karar sayılı iptal davasının yapılan yargılaması sonucunda dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemesi nedeniyle davanın reddine karar verildiği ve verilen kararın Danıştay 16. Dairesi tarafından onandığı görülmektedir.
Mahkemece dava konusu uyuşmazlık mobbing olarak nitelendirilmiş ise de dava konusu olaylar bir bütün halinde değerlendirildiğinde, uyuşmazlığın haksız şikayetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır, 25. maddesinde, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda, davacının imzasını taşıyan tespit tutanağı başlıklı, 26/02/2012 tarihli tutanak içeriği, davacı hakkında yapılan şikayet üzerine başlatılan ceza soruşturması ve kovuşturması ile disiplin soruşturması süreçleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde, davalıların şikayetlerinin olağan kuşku üzerine yapıldığı, şikayetlerin soyut isnat niteliğinde olmayıp somut emarelere dayandığı ve hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı, ayrıca davacının kişilik haklarına yönelik saldırı teşkil eden ifadelerin de kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Şu durumda mahkemece davalıların eyleminin anayasal şikayet hakkı kapsamında kaldığı kabul edilerek davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.