4. Hukuk Dairesi 2016/14741 E. , 2019/562 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... Otomotiv Mak. San. Tic. AŞ vekili Avukat ... tarafından, davalılar ..., ... ve ... aleyhine 20/05/2014 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 05/11/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 11/02/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY YAZISI
Dava, davacı şirkete ait bir kısım demirbaş eşya, malzeme, araç ve gereçlerin, depodan izinsiz olarak alınarak diğer davalı ...’ye satılması nedeni ile oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, iş bu karar davacı tarafça temyiz edilmiştir. Dosya kapsamındaki delillerden, özellikle bir kısım davalıların ikrarından anlaşılacağı üzere davacı şirketin oto lastik bayiiliğini kapatması üzerine bu işyerindeki ticari eşya, demirbaş, malzeme, araç gereç ve büro malzemelerini şirkete ait depoya bıraktıkları, deponun anahtarının şirketin eski çalışanları davalılar ... ve ...’da bulunduğu, depodaki malların diğer davalı ...’a satılması nedeniyle kalan alacaktan 40.000 TL’lik kısmının alıcı davalı ... tarafından davalılar ... ile ...’a ödendiğini, ancak bu davalıların davacı şirketten alamadıkları ücretler ile firma tarafından kullanılan kredi kartı borç ödemeleri karşılığı olarak alacaklarına mahsup ettikleri davacı şirket yetkilisinin de bu mahsubu kabul ettiğinin iddia edildiği anlaşılmaktadır.
Dava haksız fiil nedeniyle oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir. Öncelikle olay tarihi dikkate alındığında, güveni kötüye kullanma fiilinin işçi işveren arasında kaynaklandığı gözetildiğinde 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesi kapsamına giren dava konusu tazminat davasında yargılama yapma görevi iş mahkemesine aittir. Asliye Hukuk Mahkemesi görevli mahkeme değildir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Bu nedenle kararın bozulması gerekir.
Kabule göre de ispat hususu önem arzetmektedir.
Bilindiği üzere ikrar HMK’nın 188. maddesinde düzenlenmiş bir ispat vasıtasıdır. İkrar bir tarafın diğer tarafın ileri sürdüğü bir olayın doğru olduğunu bildirmesidir. İkrar olunan vakıalar, çekişmeli sayılmaz ve ispatı gerekmez. Yani ikrar bunu yapan taraf aleyhine kesin delil teşkil eder. İkrar, ikrar beyanının içeriğine göre üçe ayrılır. Bu ayrım özellikle ikrarın bölünüp bölünmemesi bakımından önemlidir. Buna göre ikrar 1-Basit ikrar, 2-Vasıflı ikrar, 3-Birleşik ikrar olmak üzere üç çeşittir. Burada konumuzu ilgilendirdiği için birleşik ikrar incelenecektir. Birleşik ikrar 1-Bağlantılı birleşik ikrar ve 2-Bağlantısız birleşik ikrar olmak üzere ikiye aykırılır. Bağlantısız birleşik ikrarda, ikrar edenin ikrarına eklediği vakıa ile ikrar edilen vakıa arasında hiçbir bağlantı yoktur. Yani ikinci (ikrara eklenen) vakıa, ikrar edilen vakıa olmadan da mevcuttur. Mesela, davalının “dava konusu parayı davacıdan ödünç aldım, fakat davacıdan bende alacaklıyım bu alacağım ile borcu takas ediyorum” şeklindeki beyanı, bağlantısız birleşik ikrardır. (Baki Kuru Medeni Usul Hukuku 25. baskı sayfa 371) Doktrinde ve Yargıtay uygulamasında bağlantısız birleşik ikrarın bölünebileceği görüşü hakimdir.
Somut olayda davalılar ... ile ... depodaki malların kendilerine teslim edildiğini fakat bu malların diğer davalı ...’a satıldığını, ...’ın kendilerine 40 bin TL ödeme yaptığını ikrar etmişlerdir. Ancak kendilerinin davacı şirketten ücret alacakları olduğunu, ayrıca kredi kartı borç ödemeleri bulunduğunu bu nedenle mahsuplaşma yaptıklarını ikrarlarına eklemişlerdir. Şu durumda bu kısım için ispat yükü yer değiştirmiş olup davalılara geçmiştir. Zira burada ikrar eden davalıların ikrarlarına ekledikleri vakıanın diğer tarafın iddia ettiği vakıa ile bir bağlantısı yoktur. İkrara eklenen vakıa davalı tarafın savunmasının dayandığı bir vakıadır ve bunu da davalı taraf ispat
etmelidir. Aksi halde, diğer taraf olumsuz bir durumu ispat etmek zorunda kalır. Toplanan delillerden davalı taraf ikrara eklenen ücret alacağı ve kredi kartı alacağını ispat edememiştir. Bu nedenle de kararın bozulması gerekir.
Açıklanan bu nedenlerle yerel mahkemece verilen hükmün bozulması gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun onama kararına katılmıyorum. 11/02/2019