8. Hukuk Dairesi 2012/4550 E. , 2012/11728 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne dair .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 11.10.2011 gün ve 421/596 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ile davalı taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava konusu 119 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı bulunan 480 m2"lik payın 240 m2 kısmını 25.07.1987 ve 20.08.1987 tarihli senetlerle vekil edeninin satın aldığını, satış bedeli olan iki milyon beş yüz bin liranın beş yüz bin liralık kısmını peşin olarak kalan iki milyon liralık kısmını da daha sonra ödediklerini, aradan geçen yıllara rağmen davalının tapuda devre yanaşmadığını, vekil edeninin sözleşmeye güvenerek taşınmaza ev yaptırdığını, dava konusu taşınmaz bölümünün tapu kaydının iptaliyle vekil edeni adına tapuya tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde arsa hissesinin bugünkü bedelinin sözleşme gereğince belirlenecek 5 katının davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, harici satışın geçersiz bulunduğunu, araziyi kollaması için davacının eşi Rafet"in taşınmaza yerleştirildiğini, vekil edeninin yurt dışında olmasını fırsat bilen davacının taşınmazı işgal ettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve 5857,30 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Tapu iptali ve tescil talebinin reddine, davacının davalıya ödediği ve davalının yemini ile sabit olan 0,50 YTL.nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve fazlaya ilişkin isteğin reddine dair önceki hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine, Dairenin 11.05.2009 tarih 2009/1528-2365 Esas ve Karar sayılı bozma ilamında özetle; " ...Kanunun açıkça izin verdiği istisnai haller dışında (TMK.nun 713/2, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b) kural olarak tapulu taşınmazların satış ve devirleri TMK.nun 706, Borçlar Kanununun 213, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26, Noterlik Kanununun 60/3 ve 89.maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuki sonuç doğurmazlar. Davacı vekili de, yargılama sırasında ve temyiz aşamasında satışın geçersiz olduğunu, davalarını alacak davasına hasrettiklerini bildirmiştir.
Davacının 1987 yılında davalıya dava konusu taşınmazın satış bedeli karşılığı 500 TL.ödediği hususu davalı tarafından da “yemin” ile kabul edilmiş bulunmaktadır. Bilindiği üzere, geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirtmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder. Mahkemece, davacının harici satış nedeniyle ödediğini bildirdiği ve davalının da kabul ettiği 500 TL satış bedelinin davalıdan tahsili yönünde hüküm kurulmuştur. Davacının ödediği bedelin ödeme tarihinden itibaren çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, döviz kurları, altın, memur maaşı ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri unsurların ortalamaları alınmak suretiyle dava tarihine kadar ulaşacağı alım gücünün denkleştirici adalet ilkeleri gereğince saptanması gerekir. Bu nedenle, dosyanın konusunda uzman bilirkişiye verilmesi, davalıya harici satış nedeniyle ödenen bedelin uyarlama kuralları gereğince hesaplanması, denetime açık ve gerçek durumu yansıtır rapor alınması, ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davalının ödemeyi kabul ettiği bedelin tahsiline karar verilmiş bulunması doğru değildir..."denilerek hüküm bozulmuştur.
Mahkemece bozma doğrultusunda, Mali Müşavir bilirkişinin raporunda belirlenen değere, dava konusu taşınmazın dava tarihinde ulaştığı değer de ilave edilip ortalaması alınmak suretiyle ortaya çıkan miktarın davacı lehine hükmedilmesine karar verilmiştir. Bozma ilamına uyulduktan sonra davanın tarafları yararına lehte ve aleyhte usuli kazanılmış hak doğar. Bu bakımdan, uyulan bozma ilâmı çerçevesinde hüküm kurulması zorunlu hale gelir. Mahkemece bozma ilamına uyularak uzman bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmakla birlikte dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin de oranlamaya re"sen dahil edilerek ortaya çıkan miktar üzerinden bedele hükmedilmiş olması Yargıtay Dairelerinin uygulamalarına, 07.06.1939 tarih 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı ile 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararına göre, doğru olmamıştır.
Kural olarak, geçersiz sözleşmeye dayalı taşınmaz alım satımlarında herkes verdiğini geri alır. 07.06.1939 tarih 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı ile 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı buna imkan tanımaktadır. Sözü edilen İçtihatı Birleştirme Kararları uyarınca davacı ancak harici satış bedelinin tahsiline karar verilmesini isteyebilir. Bir başka anlatımla, taşınmazın dava tarihindeki gerçek bedelinin tahsilini isteme olanağı bulunmamaktadır. Harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gözönünde tutularak satış tarihinden dava tarihine kadar güncelleştirilmek suretiyle hüküm altına alınması olanaklıdır.
Bu açıklamalar karşısında mahkemece yapılması gereken iş; davacının ödediği kabul edilen "500.000 TL" paranın ödeme tarihinden itibaren çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün (enflasyon, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınarak sözleşmenin ifasının olanaksız hale geldiği dava tarihi olan 19.03.2007 tarihinde ulaşacağı alım gücü (sürüm değeri); enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında ve gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişi veya kurulundan (bir uzman görüşçü, bir mali müşavir ve bir inşaat mühendisinden) nedenlerini açıklayıcı taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, paranın ödendiği 1987 yılından itibaren dava tarihine kadar ulaşacağı alım gücü belirlendikten sonra bu belirlenen miktara hükmetmek olmalıdır. Mahkemece açıklanan bu hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin de hesaplamaya re"sen dahil edilmiş olması doğru olmamıştır.
Davacı vekili ile davalının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollaması ile HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, aşağıda dökümü yazılı 87,50 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 260,42 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına, 87,00 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 260,92 TL"nin temyiz eden davalıdan alınmasına, 04.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.