20. Hukuk Dairesi 2014/3634 E. , 2014/5753 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Hizan Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 26/09/2013
NUMARASI : 2009/17-2013/82
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında .... Beldesi, ... Mah. 109 ada 76 parsel sayılı 1911,78 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden tarla niteliği ile Hüseyin oğlu 1925 doğumlu S..Y.. adına tesbit edilmiştir.
Davacı Orman Yönetimi, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunu iddia ederek, tesbitin iptali için davalı İbrahim oğlu 1971 doğumlu S.. Y.."a husumet tevcih ederek dava açmıştır.
Mahkemece davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın kadastro tesbitinin iptaline, orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı tarafından temyiz edilmekle hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05/02/2009 tarih ve 2008/16841 - 2009/1569 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı” denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddi ile 109 ada 76 parsel sayılı taşınmazın tesbit gibi davalı S.. Y.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmamıştır.
Mahkemece verilen karar, usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; kadastro tesbitine itiraz davalarında davalı sıfatı, kadastro tutanağının mülkiyet hanesinde adı yazılı tesbit malikleri ile varsa tutanağın beyanlar hanesinde yararına şerh yazılan kişi ya da kişilere aittir. Yargılama sırasında yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK"nun 179/1. maddesi ile hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nun 119/1. maddesi uyarınca dava dilekçesinde tarafların ve varsa kanunî temsilcilerinin ad ve adreslerinin bildirilmesi zorunludur. Bu bildirim sırasında yapılan yanlışlık davanın, her zaman husumet nedeniyle reddi sonucunu doğurmamakta ve hatanın giderilmesi imkânı bulunmaktadır. Somut olayda, davanın, tesbit maliki olan Hüseyin oğlu 1925 doğumlu S.. Y.. yöneltilmesi gerekirken, dava dilekçesinde İbrahim oğlu 1971 doğumlu S.. Y.. hasım gösterilmiştir. Ne var ki, dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tesbit maliki olduğu anlaşılmaktadır. Davacının, somut olayda, tesbit maliki olan S..Y.. yerine S.. Y.."ı hasım göstermek şeklindeki yanılgısı temsilcide hata niteliğindedir. Temsilcide hata hâlinde, davanın husumetten reddedilmeyip, doğru hasma dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkilinin sağlanabileceği Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamalarındandır. Nitekim, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nun, "Tarafta İradi Değişiklik" başlığını taşıyan 124. maddesi ile de temsilcide yanılgı hali madde kapsamına alınmıştır. Hal böyle olunca, davanın tesbit maliki S.. Y.. yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, tesbit malikinin davaya dahil edilerek dava dilekçesinin usûlüne uygun tebliğ edilmesi, taraf teşkili sağlandığı takdirde davaya devamla tarafların bildirdikleri deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, tesbit maliki olmayan davalı aleyhine açılmış bulunan davanın yürütülerek davanın esası hakkında hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/05/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.