Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/10650
Karar No: 2012/11746
Karar Tarihi: 04.12.2012

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2012/10650 Esas 2012/11746 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2012/10650 E.  ,  2012/11746 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mah.sıfatıyla)
    DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

    ... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ....Asliye Hukuk Mahkemesinden (Aile Mah.sıfatıyla) verilen 16.05.2012 gün ve 251/231 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise davalı vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 04.12.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat ... ve karşı taraftan davalı vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    KARAR

    Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde edinilerek davalı eş adına kayıtlanan dava dilekçesinde ada ve parsel numaraları yazılı olan pek çok taşınmaz bulunduğunu, vekil edeninin davalıya ait bu mal varlığının edinilmesine 1970 yılından beri Almanya’da çalışması karşılığında elde ettiği gelirlerle katkıda bulunduğunu açıklayarak taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazların yarı hissesinin alımlar sırasında değerlerinin yarısını üstlenen davacı adına tapuya tesciline, bu mümkün olmadığı taktirde taşınmazların dava tarihindeki değerlerinin yarı bedeline karşılık olmak ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.850 TL. alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, daha sonra ıslahla isteğe konu alacak miktarını 155.450 TL’ye çıkarmıştır.
    Davalı ... vekili, davacının 1970 yılından beri Almanya’da çalıştığına ilişkin iddianın doğru olduğunu, ne var ki davacının çalışmaları karşılığında elde ettiği gelirleri ailesine yardım etmek, Türkiye’de ve Almanya’da taşınmaz edinmek suretiyle harcadığını, bu nedenle dava konusu olan ve vekil edenine ait bulunan mal varlığının edinilmesine katkı sağlamadığını, bundan ayrı tarafların 1990 yılından beri fiilen ayrı yaşadıklarını, tarafların ayrı yaşamaya başladıkları 1990 yılından sonra edinilen taşınmazlara katkı yapıldığının ileri sürülemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemenin tapu iptali ve tescil talebinin reddine, katkı payına lişkin isteğin kısmen kabulü ile 58.866,21 TL"nin dava tarihinden geçerli yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin isteğin reddine yönelik kararı taraf vekillerinin temyizi sonunda Dairenin 09.11.2010 tarih 2010/4337 Esas 2010/5464 Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davacının davasının kısmen kabulü ile 19.573,12 TL"nin 25.12.2009 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Taraflar, 12.06.1966 tarihinde evlenmiş, Almanya’da görülen boşanma davası sonunda verilen ve 02.09.2000 tarihinde kesinleşen yabancı mahkeme kararı ile boşanmışlardır. Bu boşanma ilamının Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/330 Esas ve 2001/214 Karar sayılı kesinleşmiş hükmü uyarınca tenfizine karar verilmesi üzerine durum tarafların nüfus kayıtlarına işlenmiştir.
    Mahkemenin ilk kararının temyiz incelemesi sonunda bozma ilamında, tarafların 1970 yılından beri Almanya’da yaşadıkları, çalıştıkları ve düzenli birbirine yakın gelir elde ettikleri, bu durumda davacının katkısının olmadığının düşünülemeyeceği, davalının da davacının gelirlerini ailesine harcadığını ispat edemediği, katkı payı alacağı isteğinde dava tarihindeki değerlerin de dikkate alınmasının doğru olduğu açıklanarak davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıda belirtilen husus dışındaki sair temyiz itirazları reddedilmiş, davacının dava dilekçesindeki talebi gözetildiğinde katkı payı oranının % 50’den fazla olamayacağı, 6 ada 70 ve 2210 ada 8 parsellerin tarafların ayrı yaşamaya başladıkları 1991 yılından sonra edinilmeleri nedeniyle bu taşınmazlar bakımından davanın reddi gerektiği açıklanarak bozma sevk edilmiş, ayrıca kabule göre de, dava dilekçesinde yazılı miktar bakımından dava tarihinden, ıslahla arttırılan miktar bakımından da ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekirken, kabul hükmüne konu 58.866,21 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş olması doğru değil ise de, bu konuda açık temyiz olmadığından bu duruma sadece değinilmekle yetinildiği ve açıklanan nedenle bozma sebebi yapılmadığı belirtilmiştir.
    Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, bozma ilamındaki açıklamalar doğrultusunda davacının katkısının % 50 olarak kabul edilmesinde, ayrı yaşadıkları dönemde edinilen taşınmazlarla ilgili red kararı verilmesinde, kabul edilen taşınmazlarla ilgili dava tarihindeki değerlerin dikkate alınmasında, davalı tarafından ilk kararın temyizi sırasında açıkça 2210 ada 8 ve 6 ada 70 parselle ilgili temyiz itirazında bulunularak diğer taşınmazlarla ilgili temyiz isteği bulunmadığına, bozma ilamında da bu taşınmazlar dışındaki taşınmazlar yönünden herhangi br bozma sevk edilmediğine göre davacı vekili ile davalı vekilinin aşağıda yazılı hususlar dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    Yasal faize, katkı payı alacağı bakımından “dava”, ıslah yapılmışsa ıslah edilen miktar bakımından “ıslah” tarihinden itibaren hükmedilebilir. Bu bakımdan temyize konu kararda 43.743,68 TL"nin 1.050 TL"sine dava, kalan 42.693,68 TL"sine ise ıslah tarihinden geçerli olacak şekilde yasal faiz yürütülmesine karar verilmesi ilk bakışta kurala uygun görülmektedir. Ancak mahkemenin ilk kararında ıslah gözden kaçırılarak hükmedilen katkı payı alacağının tamamı bakımından dava tarihinden geçerli şekilde yasal faize hükmedilmiş ise de, davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde bu hususta herhangi bir temyiz itirazı ileri sürülmemiştir. Bu sebeple Dairenin bozma ilamında bu hususa ilişkin “Kabule göre de” şeklinde başlayan açıklama ile hataya değinilmiş ancak bu konuda açık temyiz bulunmadığından bu duruma sadece değinilmekle ve hata hatırlatılmakla yetinildiği ve açıklanan nedenle bozma sebebi yapılmadığı belirtilmiştir. "Yani kabule göre" ile başlayan ibare, bozma kapsamı dışında kalmaktadır. Mahkeme bozma ilamı sonrası verdiği temyize konu kararında bu kısımla ilgili de bozma yapılmış gibi hükmedilen alacak miktarına dava ve ıslah tarihleri itibariyle ayrı ayrı faiz yürütülmesine karar vermiştir.
    Bozma ilamlarında “kabule göre de” veya “kaldı ki” gibi söz dizinleriyle başlayan, bozma sebebine göre inceleme sırası gelmemekle birlikte sadece mahkemenin hükmündeki hatanın varlığına işaret eden, hükmü o yönden eleştiren, mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol gösterme amacına yönelik bulunan ifade ve açıklamalar; usul hukuku anlamında “bozma” niteliği taşımamaktadır. Dolayısıyla, yerel mahkemelerin, bozma ilamında yer alan bu tür ifade ve açıklamalara ilişkin direnme ya da uyma kararı veremeyecekleri belirgindir. Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.03.1996 gün ve 1995/14-966 E., 1996/124 K. sayılı; 28.02.2007 gün ve 2007/2-91 E., 2007/85 K. sayılı kararları). Bozma ilamında açıkça bu bakımdan açık temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmadığı da belirtildiğine göre mahkemece ilk karardaki gibi hükmedilen alacağın tamamı bakımından dava tarihinden geçerli yasal faize hükmedilmesi gerekirken, bozma niteliği taşımayan ve bozma kapsamında kalmayan bu bölüme uyarak yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Davacı vekilinin bu hususa ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
    Davalı vekilinin vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelen temyiz itirazlarına gelince; davacının talebinin harcını da tamamlayarak 155.450 TL olarak ıslah edildiği tartışmasızdır. Temyize konu kararda mahkemece davacının talebinin 43.743,68 TL"si yönünden kabul edilerek bu miktar üzerinden kendini vekille temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmiş olup, reddedilen kısmın bu durumda 111.706,32 TL olduğu ve yine kendini yargılamada vekille temsil ettiren davalı yararına bu miktar üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/1, 12. maddeleri gereği nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken davalı aleyhine olacak şekilde hangi miktar üzerinden hükmedildiği anlaşılmayan 1.200 TL vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru olmamıştır.
    Diğer yandan, mahkemenin ilk kararında yargılama giderlerinin 4.136,37 TL olduğu yazılı olup, bozma sonrası temyize konu kararda ise 2.176,21 TL olarak gösterilmiş ve bu miktar üzerinden kabul ve red oranına göre yargılama giderlerinin taraflara yükletildiği belirtilmiştir. Yargılama giderlerinin neler olduğunun HMK.nun 332. maddesinde, yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterilmesi gerektiği ve yargılama giderlerine resen hükmedileceği yazılıdır. Mahkemece bu maddeye aykırı şekilde yargılama giderlerinin dökümünün hüküm altında gösterilmeden ne şekilde bulunduğu anlaşılmayan miktar üzerinden kabul ve red oranına şeklinde genel ifade ile davalı aleyhine olacak şekilde taraflara yükletilmiş olması da doğru değildir. Davalı vekilinin de bu hususlara ilişkin temyiz itirazları yerindedir.
    Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin faize yönelen, davalı vekilinin ise vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelen temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün usul ve yasaya uygun görülmeyen faiz, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin bölümlerinin 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde 659,15 peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya ve 21,15 TL peşin harcın da temyiz eden davalıya iadelerine, 04.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.












    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi