8. Hukuk Dairesi 2012/11787 E. , 2012/12023 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma alacağı
... ile ... aralarındaki dava hakkında Bursa 3. Aile Mahkemesinden verilen 15.11.2011 tarih ve 1025/1233 sayılı hükmün Dairenin 26.06.2012 gün ve 5189/6309 sayılı ilamıyla kısmen onanmasına ve kısmen bozulmasına karar verilmişti. Davacı vekilleri ve davalı vekili taraflarından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK.nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE, anılan kanunun 442. maddesi uyarınca (6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi gereğince 1086 sayılı HUMK.nun 427 ila 454. maddeleri yürürlükte bulunduğundan) takdiren 203,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenlerden ayrı ayrı alınarak Hazineye irad kaydına ve aşağıda müfredatı yazılı davacı ve davalıya ait 43,90 TL peşin harcın red harcına mahsubuna 10.12.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı vekili, boşama davası ile birlikte açmış olduğu davada; davalının bir anonim şirkette ortak olduğu, diğer bir anonim şirketin paydaşı ve şirket müdürü olduğu ayrıca dava dilekçesinde ada ve parsel numaraları yazılı toplam 7 adet taşınmazın tamamının 01.01.2002 tarihinden sonra davalı adına tapuda kayıt oluşturulduğunu açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere katkı payı nedeniyle 100.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Ayrıca, 28.07.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 572.287,00 TL’ye çıkarmıştır ve dava tarihinden geçerli olmak üzere faiz talep etmiştir.
Davalı vekili, katkı payı alacağı davasının boşanma davasından ayrı görülmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazların değerlerinin fazla hesaplandığını ve ıslah ile arttırılan miktar için ise 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davasının kabulüne, 100.000,00 TL katılma alacağının davalıdan tahsiline ıslah edilen değere göre 472.287,00 TL katılma alacağının ıslah tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 26.06.2012 tarih, 2012/5189-6309 Esas ve Kararı ile yerel mahkeme kararının katkı alacağına ilişkin bölümü onanmış ancak katılma alacağına ilişkin bölümü 2. Hukuk Dairesinin kararları, doktrindeki lehte ve aleyhteki görüşler ve yazılı olan gerekçelerle netice olarak 01.01.2002 tarihinden sonra ki dönem için sözleşme yok ise zaman aşımı süresinin TMK.nun 178. maddesinden bahisle 1 yıl olması gerektiğinden ıslahla talep edilen ve mahkemece kabul edilen 472.287,00 TL’lik bölüm ve bunun faizi yönünden bozma kararı verilmiştir. Süresi içerisinde davacı vekilleri karar düzeltme isteğinde bulunmuşlardır. Davalı vekilleri ise karşı tarafın karar düzeltme isteklerinin reddine ancak kendi dilekçelerinde ileri sürmüş oldukları karar düzeltme istemlerinin kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; Dairenin yukarıda sözü edilen onama-bozma kararında yazıldığı üzere: 743 sayılı MK.nun yürürlükte olduğu dönemde mal ayrılığı rejimi söz konusu olduğu için ve sözü edilen kanunda mal rejimi ile ilgili olarak zamanaşımına ilişkin bir düzenleme olmadığından BK.nun 125. maddesinde belirtildiği üzere 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu tartışmasızdır. Yine 4721 sayılı TMK.nun mal rejimi ile ilgili olarak 01.01.2002 tarihinden sonraki dönem için taraflar arasında sözleşme mevcut ise 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olacağı kuşkusuzdur. Ancak, Dairenin çoğunluğu tarafından benimsenen TMK. nun 178. maddesinin somut olayda özellikle 01.01.2002 tarihinden sonraki mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda uygulama olanağı yoktur, Şöyle ki, 4721 sayılı TMK.nun sistematiği incelendiğinde her müessesenin sonunda zamanaşımı ya da hak düşürücü süre ayrı bir madde olarak düzenlenmiştir. 178. maddenin ise kendisinden önceki müessese için düzenlendiği açıktır. Zira hükümet gerekçesinde de bu maddenin boşanmanın fer’i niteliğindeki nafaka, maddi ve manevi tazminatlara ilişkin olduğu açıkça yazılmaktadır. Esasen, Dairenin birçok başka kararlarında gerektiğinde ilgili yasa maddesinin gerekçesine tutunularak davada verilen kararlara dayanak yapılırken iş bu maddenin gerekçesinin farklı şekilde yorumlanması uygulama açısından bir tezat teşkil etmektedir. Kaldı ki, Dairede bu konuda oybirliği yoktur. Kararlar oyçokluğu ile alınmaktadır. Bir başka anlatımla, tarafımdan, bu tür dava dosyalarına sürekli olarak bu karşı oy gibi karşı oy yazılmaktadır. Mal rejimi ile ilgili davalar öteden beri Yargıtay 2. Hukuk Dairesinde görülmekte iken Yargıtay’ın ve özellikle 2. Hukuk Dairesinin iş yükünün artması nedeniyle birkaç yıl önce bu dosyaların incelenmesi Başkanlar Kurulu Kararı ile Dairemize gönderilmiştir. Bu nedenle, 2. Hukuk Dairesinde de çoğunluk görüşü bu tür davalarda 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması yönünde idi. Dolayısıyla; dosyalar, Yargıtay’ın bir başka Dairesine (Dairemize) gelmekle çoğunluk tarafından yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararda ki gerekçelerle ve özellikle de boşanma davalarının temyiz süresinin en az 4-6 yıl sürdüğü, kesinleşmeden itibaren 10 yıllık sürenin son yılı ya da son gününde dava açılması halinde sosyal problemin asgari 15-20 yıl olacağı ve bu tür uyuşmazlıkların uzun süre ayakta kalmasının sosyal problemlere yol açacağının göz ardı edilemeyeceği gerekçesi hukukçuların ve yasaların amir hükümlerini uygulamakla görevli olan hakimlerin sorunu değildir. Bir başka anlatımla, bunun çözüm yeri yasa koyucu olan Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Kaldı ki, davaların 4-6 yıl gibi uzun bir süre devam ettiği görüşüne de katılmıyorum. Mal rejiminden kaynaklanan bu tür davalar için davanın taraflarının kasten 10 yıl gibi bir sürenin son gününe kadar beklenip dava açıldığına da Dairedeki uygulamalardan edindiğim kanaate göre tanık olmadım.
Netice olarak, 4721 sayılı TMK.nun sistematiği içerisinde 178. maddenin mal rejimini düzenleyen müesseseye uygun olmadığı bu müessesenin sonucunda düzenlenmediği kanun koyucunun bilinçli olarak bu konuda bir düzenleme yapmayarak aynı Kanunun 5. maddesinin yollamasıyla BK.nun 125. maddesinin gözetileceğine ilişkindir. Yukarıda açıkladığım nedenlerle sayın çoğunluğun formül red şeklinde tecelli eden görüşlerine katılamıyorum karar düzeltme isteyen davacı vekillerinin buna ilişkin karar düzeltme sebebinin kabul edilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Buna karşılık davalı tarafın karar düzeltme sebeplerinin reddi gerektiği kanaatindeyim.10.12.2012