16. Hukuk Dairesi 2014/2294 E. , 2014/3647 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : MUDANYA KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/03/2013
NUMARASI : 2005/252-2013/12
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Uygulama kadastrosu sırasında Ö. Köyü çalışma alanında bulunan ve tapuda Z.. Ç.. adına kayıtlı bulunan eski ada .. ada 6 parsel sayılı 3685,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, ... ada 6 parsel numarasıyla ve 3685,61 metrekare yüzölçümlü olarak; yine tapuda H.. P.. adına kayıtlı bulunan eski 264 ada 32 parsel sayılı 512,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 1333 ada 32 parsel numarasıyla ve 512,09 metrekare yüzölçümlü olarak; Mustafa oğlu Ali ve M. E. kızı Emine adına tapuda kayıtlı bulunan eski . ada 5 parsel sayılı 1558,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 1333 ada 5 parsel numarasıyla ve 1558,26 metrekare yüzölçümlü olarak, A.. B.. ve T.. B.. adına tapuda kayıtlı bulunan eski 264 ada 34 parsel sayılı 3056,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, . ada 34 parsel numarasıyla ve 3056,51 metrekare yüzölçümlü olarak, tespit edilmiştir. Davacı Z.. Ç.., uygulama kadastrosu sırasında kendisine ait taşınmazın sınırının yanlış belirlendiği ve yanlışlığın davalıya ait 1333 ada 5 ve 34 parsel sayılı taşınmazlardan kaynaklandığı, davacı H.. P.. ise Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı ve görevsizlik kararı ile Kadasto Mahkemesine gönderilen davasında uygulama kadastrosu sırasında kendisine ait taşınmazın yüzölçümünün eksildiği ve eksikliğin davalıya ait 1333 ada 34 parsel sayılı taşınmazdan kaynaklandığı, iddiasına dayanarak ayrı ayrı dava açmışlardır. Mahkemece dava dosyaları birleştirilmek suretiyle yapılan yargılama sonunda davacıların davalarının reddine ve çekişmeli 1333 ada 6, 32 ve 34 parsel sayılı taşınmazların uygulama tespiti gibi tapuya tesciline, 1333 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ise aynı vasıf ve yüzölçümü ile 7/8 payın Mudanya Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.06.2007 tarih ve 2007/54-391 Esas, Karar sayılı veraset ilamında belirtilen oranlarda A. B. mirasçıları adlarına, 1/8 payın ise M.E. kızı Emine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Z.. Ç.. vekili Av. Ş.. Ö.. ve davacı H.. P.. vekili Av. S.. M.. tarafından temyiz edilmiştir.
22.02.2005 tarih 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 22/a maddesi ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren "Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik" hükümlerine göre yapılan uygulama kadastrosunun amacı, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesidir. Uygulama kadastrosunun amacı, mülkiyet ihtilaflarını canlandırmak ve çözmek değil; tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik hataları belirleyerek gidermek ve kadastro paftalarını zeminle uyumlu, uygulanabilir, teknik ihtiyaçlara cevap verir ve güvenli hale getirmektir. Uygulama kadastrosu yapılırken, ilk kadastro sırasında da zeminde mevcut olduğu anlaşılan sabit noktalar ile aynı döneme ya da öncesine ait farklı amaçlarla üretilmiş harita ve benzeri verilerden yararlanılmakta, tesis kadastrosu haritaları ortofoto üzerine işlenmekte, düzenlenecek ada raporunda, haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden kaynaklandığı gösterilerek, varsa hataların nasıl giderildiği açıklanmakta ve bundan sonra yukarıda sözü edilen yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılıp, her bir parsel hakkında uygulama tutanağı düzenlenerek uygulama kadastrosu paftaları üretilmektedir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, özü itibariyle uygulama faaliyetinin yukarıda açıklanan ilke ve yöntemlere göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesini zorunlu kılan davalardır. Yöntemine uygun yapılmayan uygulama kadastrosu, mülkiyete ilişkin kazanılmış hakların ihlali sonucunu doğurur. Bu nedenle, uygulama kadastrosundan kaynaklanan ihtilafın çözümü için nasıl bir araştırma yapılması gerektiği hususu önem taşımaktadır. Yukarıda yer alan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, uygulama kadastrosu, önemli oranda bir mühendislik faaliyetidir. Bu nedenlerle doğru sonuca ulaşabilmek için mahkemece, dava konusu taşınmazlara ait uygulama kadastrosu tutanaklarının asılları, komşu taşınmazlara ait uygulama kadastrosu tutanaklarının örnekleri, çekişmeli taşınmazların ilk tesis kadastrosuna ait kadastro tutanakları, kadastro sonucu oluşan tapu kaydı ile tüm tedavülleri, ilk tesis kadastorsuna ait ölçü krokisi ve hesap çizelgesi, denetime veri teşkil edecek ortofoto, ilk tesis kadastrosunun yapıldığı tarihlere en yakın tarihlerde çekilmiş hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları, tesis kadastrosu paftası, varsa kadastrodan sonra tapuda yapılan ifrazlara ilişkin ifraz haritaları ile kadastrodan sonra sınırlarda değişiklik yapan mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı belirlenen diğer haritalar gibi bilgi ve belgeler toplanmalı ve bu şekilde dosya keşfe hazır hale getirilmelidir. Bundan sonra mahallinde, harita ya da jeodezi mühendisi fen bilirkişi, yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarının katılımı ile keşif yapılmalı; keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan ilk tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişisine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, fen bilirkişisinden uygulama kadastrosuna esas teşkil eden bilgi ve belgeler, otrofoto, hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları ve memleket haritaları ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Alınacak fen bilirkişi raporunda, ilk tesis kadastrosunun hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların yüzölçümleri ya da sınırları itibariyle zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların yönetmelik hükümlerine uygun olarak tespit edilip edilmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlar bilimsel yöntemlerle ve denetime elverişli olacak şekilde açıklanmalı; raporda, "ada raporu" ile "uygulama tutanağı ve haritasını" irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı ayrıntılara yer verilmelidir. Ayrıca fen bilirkişisinden, çekişmeli taşınmazı, içinde bulunduğu adanın tamamı içindeki konumu ile, ayrıca sadece komşu parselleri ile birlikte konumunu gösterecek şekilde ilk tesis ve uygulama kadastrosu paftalarını, hava fotoğrafı, uydu fotoğrafı ve ortofoto üzerinde çakıştıran denetime elverişli harita düzenlenmesi ve uygulama haritasında yanlışlık varsa, doğru sınırları göstermesi istenmelidir. Bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Somut olayda, davacı Z.. Ç.., uygulama kadastrosu sırasında kendisine ait taşınmazın sınırının yanlış belirlendiği, davacı H.. P.. ise uygulama kadastrosu sırasında kendisine ait taşınmazın yüzölçümünün eksildiği iddiasına dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece ilk tesis kadastrosuna ait denetime elverişli nitelikteki ölçü krokisi, hesap çizelgesi, eski tarihli hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları ve ortofoto getirtilmemiş, zemindeki zeytin ağaçlarının yaşları ve konumları belirlenmemiş, taraflardan zeminde kullandıkları zeytin ağaçlarının aidiyeti hususunda aralarında ihtilaf olup olmadığı sorulmamıştır. Alınan bilirkişi raporu, çekişmeli taşınmazın eski ve yeni yüzölçümleri arasındaki bu farkın nedenlerini açıklamak için yeterli olmadığı gibi yapılan inceleme, araştırma ve alınan bilirkişi raporları yukarıda açıklanan yönteme de uygun değildir. Bilimsel verilerle desteklenmeyen ve denetime imkan vermeyen soyut içerikli, gerekçesiz ve yetersiz fen bilirkişi rapor ve haritasına itibar edilerek hüküm kurulamaz. Mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için önce dosya yukarıda açıklanan şekilde keşfe hazır hale getirtilmeli, bundan sonra mahallinde yöntemine uygun bir keşif yapılarak, uzman fen bilirkişiden yukarıda açıklanan yönteme uygun harita ve rapor düzenlemesi istenmeli, araştırma sırasında Mudanya Sulh Hukuk Mahkemesi 13.09.1956 tarih ve 1956/90-1956/150 Esas, Karar sayılı tescil ilamındaki açıklamalar dikkate alınarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Davacı Z.. Ç.. vekili ve davacı H.. P.. vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine,
01.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi