Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/19287
Karar No: 2019/5440
Karar Tarihi: 23.05.2019

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/19287 Esas 2019/5440 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2016/19287 E.  ,  2019/5440 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak



    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.


    KARAR
    Davacı ... vekili, tarafların şiddetli geçimsizlik sebebiyle Almanya’da boşandıklarını, kararın tenfiz edilip kesinleştiğini, tarafların evlendikleri dönemde Almanya’da yaşadıklarını, müvekkilinin evlilik öncesi ve sonrasında çalıştığını, evlilik birliği içinde taşınır ve taşınmaz mal edinilip davalı adına kaydedildiğini, müvekkilinin davalı tarafından üçüncü kişilere devredilen taşınmazlar üzerinde de hakkı bulunduğunu, mal rejiminin edinilmiş mallara katılma rejimine göre paylaştırılması gerektiğini açıklayarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalı adına bankalarda bulunan mevduatlar ve taşınmazlar bakımından 5.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, dava dilekçesinde taşınmazları 366, 1861, 1862, 1863, 1864 ve 1818 parseller olarak bildirmiştir.
    Davalı ... vekili, talebin gerçeğe ve hukuka aykırı bulunduğunu, davacının davalının hayatına kast etmesi sebebiyle tarafların boşandıklarını, TMK’nin 236/2. maddesi gereği davacının artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak kaldırılması gerektiğini, ayrıca davacının hiçbir zaman çalışmadığını, katkısı olmadığını, dava konusu malların davalının kişisel malı olduğunu açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, tarafların Almanya Medlen Sulh Aile Mahkemesinin 15 F 190/12 sayılı kararı ile davacı tarafından davalının hayatına kast edilmesi sebebiyle boşandıkları, TMK’nin 236/2. maddesi gereği hakimin, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranını hakkaniyete uygun olarak azaltabileceği veya kaldırabileceği, olayda boşanma nedeninin hayata kast olduğu dikkate alınarak davacının artık değerdeki pay oranının kaldırılması gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline, dava konusu mallar ile banka hesaplarının edinilme ve açılış tarihlerine göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
    Dosya incelendiğinde, tarafların 10.03.1994 tarihinde evlendikleri, erkeğin açtığı dava sonunda Almanya Menden (Sauerland) Sulh Mahkemesi Aile Mahkemesinin 25.10.2012 tarihli ve 15 F 190/12 sayılı kararı ile boşandıkları, kararın 14.12.2012 tarihinde kesinleştiği, erkeğin vekilinin 18.04.2013 tarihinde açtığı dava neticesinde de Çaycuma Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile Mahkemesi sıfatıyla) 25.06.2013 tarihli ve 2013/151 Esas, 2013/413 Karar sayılı kararı ile tanınarak tenfizine karar verilip, bu kararın da Yargıtaydan da geçerek 14.04.2014 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
    Hakim, zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir (TMK mad. 236/2). Hayata kast nedeni ile boşanma sebebi kanunda, eşlerden birinin diğeri tarafından hayatına kastedilmesi halinde boşanma davası açabileceği şeklinde düzenlenmiştir (TMK mad. 162/1). Yasa maddesinin kanunda düzenlendiği yer ve kenar başlığından açıkça anlaşılacağı gibi, zina ve hayata kast nedeniyle boşanma kararının eşin alacak talebine etkisi, edinilmiş mallara katılma rejimine (TMK mad. 218-241) özgü ve sadece artık değere katılma alacağı (TMK m. 236) için söz konusudur. Bir başka anlatımla, mal ayrılığı rejimindeki katkı payı alacağı ve edinilmiş mallara katılma rejimindeki değer artış payı alacağı (TMK mad. 227) için, TMK’nin 236/2. maddesi uygulama alanı bulmaz.
    Diğer yandan, TMK’nin 236/2 maddesindeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılması veya kaldırılmasına yönelik karar verilebilmesi için öncelikle, davacının artık değere katılma alacağının yapılan incelemeyle sabit olması gerekir. Katılma alacağı olması halinde, hakimin mevcut delillere göre alacağı azaltma veya kaldırmaya yönelik takdirini kullanması sözkonusu olabilecektir.
    Dosya kapsamı ve toplanan delillere göre davacının çalışarak gelir elde ettiğini ispatlayamaması, ispat halinde dahi edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallar ve açılan banka hesapları bakımından TMK’nin 219/1. maddesi karşısında davacı lehine katkı payı alacağı doğmayacağına, davacı kadına verilen çocuk parası da davacı lehine katkı sayılamayacağına göre davacının katkı iddiasının yerinde olmadığı açıktır. Kural olarak, edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde edinilen taşınmazlar ve açılan banka hesapları bakımından, aksi ispat edilemediği takdirde edinilmiş mal olarak kabulleri gerektiği gözetildiğinde davacı lehine yasa gereği artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı bulunmaktadır. Mahkeme tarafından TMK’nin 236/2. maddesi uygulanmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır.
    Şöyle ki; dosya arasına alınan ve tarafların boşanmalarına ilişkin yabancı mahkeme kararının tercümesinden, erkeğin vekili tarafından kadın aleyhine boşanma davası açıldığı, mahkeme kararının sebepler bölümünde, “dilekçe sahibi, eşlerin 16.05.2012 tarihinden beri ayrı yaşadıklarını gerekçe göstererek evliliğin boşanmasını istiyor” yazıldığı, her iki tarafın Türk vatandaşı olup, farklı bir hukuk seçimi yapılmamış ise mahkemeye başvurulduğu an itibarıyla eşlerin mutad ikametgahlarının bulunduğu Alman hukukunun uygulanması gerektiğinden, dilekçe sahibinin boşanmayı istediğinden, dilekçe aleyhtarının da boşanmaya muvafakatını verdiğinden, eşlerin evliliğinin boşanması gerektiği zira sarsıldığı (Medeni Kanun’un 1564 ve 1565/2. maddeleri), eşlerin sözlü duruşmadaki beyanlarından dolayı mahkemenin buna kanaat getirdiğinden, mutabık ve inandırıcı olarak 16.05.2012 tarihinden beri ayrı yaşadıklarını, ayrıca mutabık olarak evliliği sarsılmış olarak gördüklerini ve evlilik hayat birliğini devam ettirmek istemediklerini beyan ettiklerinden, dilekçe sahibinin ayrılık senesinin dolmasını beklemesi beklenemeyeceğinden, önceki olup bitenlerden, özellikle 16.05.2012 tarihli olaydan ve onun neticelerinden dolayı eşler arasındaki evlilik bağının artık sürdürülemeyeceğinden, ilgililerin, akrabaların ve çocukların da son zamanlarda evlilik yaşam birliğinin ne şekilde olduğunu çok farklı ve apaçık yüksek derecede sübjektif belirttiklerinden, ancak nitekim eşler arasında şiddetli ve kısmen kaba kuvvet kullanılan tartışmalar olduğu hususunda mutabık olduklarından, devamında da kadının eşi erkeği yaralama olayından ve bu olaya ilişkin rapordan sözedilip, erkeğin akut hayati tehlike geçirdiği ve daha sonra haftalarca yoğun bakımda tıbbi tedavi gördüğünden, kadının da olay sonrası intihar niyeti olduğunu ifade ettiğinden ve daha aynı gün ani havale ile haftalarca Hans-Prinzhorn-Klinik hastanesine yatırıldığından, Arnsberg savcılığının 342 Js 342/12 dosyası ile kasten adam öldürmeye teşebbüsten dolayı dava açıldığından ancak henüz sonuçlanmadığından, kadının meşru müdafaaya ve kusur ehliyetsizliğine dayandığından ve sonuncu durumun şimdiye kadar ki bilirkişi mütalaalarında belirtildiğinden, mahkemenin görüşüne göre sübjektif olarak olayın ne şekilde gerçekleştiğinin bir kenara bırakılabileceğinden, eğer evlilikteki tartışmalarından dolayı eşlerden birisi diğerini akut ölüm tehlikesine maruz bırakacak duruma gelip kendisini derhal psikiyatrik havale gerektirecek bir durumda hissetmekteyse en azından dilekçe sahibinden ve herhalde dilekçe aleyhtarından da evlilik bağında bulunmalarının beklenemeyeceğinden, bunun özellikle bir psikiyatrik rahatsızlığa dayandığı ve basit bir yanlış davranışı aştığından, ayrı kalma senesinin anlamı olan barışma imkanı yaratmak ve acil kararlara mani olmak nedeninin burada tutunamayacağından bahsedildiği görülmektedir. Bu durumda geniş açıklamalar yapılarak Alman Medeni Kanunu’nun 1564 ve 1565/2. maddeleri gözetilerek boşanma kararı verildiğine göre, tercüme boşanma ilamından tarafların boşanmalarının hayata kast nedeni ile gerçekleşip gerçekleşmediği, Alman Hukukunda bu yönde düzenleme bulunup bulunmadığı veya evlilik birliğinin sarsılması nedeni içinde ayrıca hayata kasttan bahsedilip bahsedilmediği, yazılı maddelerin hangi düzenlemeleri içerdiği anlaşılamamaktadır.
    Yukarıda açıklanan yasal düzenleme, Dairemiz uygulaması ve açıklamalar ile boşanmanın “hayata kast” nedeni ile gerçekleşmesinin zorunluluğu gözönüne alındığında, Mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle davacının artık değere katılma alacağı olup olmadığının araştırılması, artık değere katılma alacağının mevcut olması durumunda TMK’nin 236/2. maddesinin uygulama yeri olabileceğinin gözetilmesi, bu bağlamda tarafların yabancı mahkeme kararı ile gerçekleşen boşanma kararının “hayata kast” sebebine ilişkin olup olmadığının tespiti açısından, boşanmada uygulanan Alman Medeni Kanunu’nun 1564 ve 1565/2. maddeleri ile boşanmaya ilişkin düzenlemelerin tercümelerinin dosyaya kazandırılarak, boşanmanın hayata kast nedeni ile mi yoksa genel boşanma sebeplerine dayalı olarak mı (uzun süredir ayrı yaşama, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi) gerçekleştiğinin açıklığa kavuşturulması, hayata kast nedeni ile boşanmanın gerçekleştiğinin belirlenmesi halinde davacının artık değere katılma alacağının tümü ile kaldırılması mı yoksa azaltılması mı gerektiğinin toplanan ve toplanacak deliller, dosya kapsamı karşısında tespit edilmesi ve oluşacak duruma göre hüküm kurulması olmalıdır. Mahkemece açıklanan yönde işlem ve inceleme yapılmadan; eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
    Dava mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak isteğine ilişkin olup aile mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Her ne kadar Mahkeme karar başlığında Asliye Hukuk Mahkemesi yazılı ve Aile Mahkemesi yazılı değil ise de, dava dilekçesi ve aşamalarda verilen dilekçeler ve yazılan yazılardan davaya aile mahkemesi sıfatı ile bakıldığı anlaşıldığından, bu husus maddi hataya dayalı kabul edilmiş, bozma sebebi yapılmamıştır.
    SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda gösterilen sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün, 6100 Sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"un 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 23.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi