10. Hukuk Dairesi 2021/3907 E. , 2021/8721 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
Dava, 5510 sayılı Yasanın 81. maddesinin (ı) bendinde yer alan teşvik indiriminden faydalandırılma ve davalı kurumca tahakkuk ettirilen borcun iptali ile birlikte fazladan ödenen primlerin davalı Kurumdan faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından 31.10.2018 tarihli dilekçe ile davalı Kuruma başvurularak 23 adet işyeri sigortalılarından 01.03.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6111 sayılı sigorta prim teşvik uygulamasından yararlandırılması gerekip de yararlandırılmayan davacı şirket sigortalıları ile ilgili olarak yersiz ve yanlış alındığı ortaya çıkan sigorta primlerinin yasal faizi ile birlikte ödenmesi ve geriye dönük olarak anılan sigorta prim teşvikinden yararlanma talebinde bulunulduğunu, eş zamanlı olarak 31.10.2018 tarihinde elektronik ortam üzerinden de başvuruda bulunulduğunu, davalı Kurumun cevabi yazılarında davacı şirketin 5510 Sayılı Yasanın atıf yaptığı 5335 sayılı Kanunun 30/2 maddesinde yer alan kurum ve kuruluşlardan olduğu, % 50 den fazla sermayesinin kamuya ait olduğu gerekçesi ile ret edildiğinin bildirildiğini, 30.11.2018 tarihinde yeniden Kuruma başvurularak davacı şirketin 5510 sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca tüm prim teşviklerinden yararlandırılmasının talep edildiğini, Kurum tarafından ise cevap olarak hangi Kanunda sayılan prim teşvikinden yararlanılmak istendiğinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak bildirilmesi gerektiğinin ve devamında da davacı şirketin hiçbir prim teşvikinden yararlanamayacağının bildirildiğini, bu defa 28.12.2018 tarihli dilekçe ile Kuruma başvurularak 5510 sayılı Yasanın 81. maddesinin (ı) bendi uyarınca indirimden yararlanma ve yersiz alınan sigorta primlerinin iadesi talebinde bulunulduğunu, 60 günlük süre içinde herhangi bir cevap verilmediğini, davacı şirketin Anonim Şirket unvanına sahip özel hukuk tüzel kişisi olduğunu, davacı şirkete ait davalı Kurum nezdinde tescilli 23 adet işyeri olduğunu, davacı şirketin ortaklı yapısında kamu tüzel kişiliklerinin yer almasının prim teşvik indirimlerinden yararlanmasına engel olmayacağını, bu hususta emsal Mahkeme ve Yargıtay kararları olduğunu beyanla, davacı şirkete ait 23 adet işyeri sigortalıları için elektronik ortamdan ve yazılı başvurulara istinaden vermiş olduğu tüm red kararlarının iptaline, davacı şirketin 5510 sayılı Yasanın 81. maddesinde yer alan % 5 puanlık indirimden sigorta prim teşvikinden 2018/4 – 2018/5 – 2018/6 – 2018/7 – 2018/8 – 2018/9 (ilk ve son aylar dâhil olmak üzere) yararlanmaya yönelik 31.10.2018 tarihli başvurusunun hukuka uygun olduğuna ve işleme alınması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı SGK Başkanlığı vekili, ... Ticaret Odası kayıtları esas alınarak bahsi geçen işverenin ticari yapısı incelendiği vakit % 50 den fazla sermayesinin kamuya ait olduğu bu sebeple 5335 sayılı Yasanın 30/2. maddesinde yer alan kurum ve kuruluşlar kapsamında olduğundan davacının talebinin Kurum tarafından reddedildiğini, söz konusu sigorta prim teşvikinden anılan işverenin yararlanmasına imkân bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesi, davalı Kurum davacının sermayesinin kamu kurumlarına ait olması nedeniyle teşvikten yararlanamayacağı ileri sürülmüş ise de, işverenin sermayesinin yapısından ziyade yapılan işin kamusal bir iş olup olmadığı önem taşımaktadır.
Kurumca davacıya ait işyeri özel işyeri mahiyeti ile tescil edilmiştir. İşverenin yaptığı iş de ticari kâr getirici bir iş olup, kamusal özellik veya kamuya tahsisli bir iş ifa edilmemektedir. Şirketin ana sözleşmesinde de şirketin amacı ticari anlamda gelir elde edici ticari faaliyetler olarak belirlenmiştir. Bu işin davacı şirket tarafından yapılmayıp, başka bir işveren tarafından yapılması halinde dahi aynı iş yapılacak olup, bu durumda diğer işverenin yararlanacağı teşvikten davacının yararlandırılmamasının hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle kurum işleminin iptaline karar vermek gerekmiştir.
Tüm yukarıda açıklananlar, bilirkişi raporu ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirketin (... sicil numaralı) 31.10.2018 tarihli dilekçesinde belirtiği 2018/4-5-6-7-8-9. aylara ilişkin 5510 sayılı Yasanın 81/ı bendinde yer alan %5 prim indirimi teşvikinden yararlanmaya yönelik başvurusunun hukuka uygun olduğunun tespitine, buna aykırı kurum işleminin iptaline dair karar vermiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi, incelenen mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili, davacı hakkında yapılan Kurum işlemlerinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını belirtmiş ve kararın bozulmasını talep ve dava etmiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Eldeki davanın, sosyal güvenlik mevzuatında prim teşviki, destek ve indirim uygulamalarından kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasanın 81. maddesinin (ı) bendinde yer alan teşvik indiriminden faydalandırılma ve davalı kurumca tahakkuk ettirilen borcun iptali ile birlikte fazladan ödenen primlerin davalı Kurumda faizi ile tahsili istemine ilişkin olarak açılmış olan davada yazılı şekilde dair karar verilmiş ise de, yargılama ve temyiz aşamasında 01.04.2018 tarihi itibari ile 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesi yürürlüğe girmiş, olup, bu maddenin ilk fıkrasında aynen:
“Bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” Hükmü ve ikinci fıkrasında ise;
“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” şeklinde belirtilmiş hükümleri mevcut olup, bu yeni madde hükümleri ile tüm teşvik unsurlarından faydalandırılma veya fazla ödemelerin iadesi veya değiştirme istemleri hakkındaki uyuşmazlıklarda ek 17.maddede yer alan hükümlerin irdelenmesi gerektiği açıktır.
Değinilen Ek 17. maddenin üçüncü fıkrasında ise; “Bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında talepte bulunan işverenlere iade edilecek tutar, maddenin yürürlük tarihinden önce talepte bulunanlar için maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından, yürürlük tarihinden sonra talepte bulunanlar için ise, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak üç yıl içinde ödenir. Ödeme, öncelikle bu Kanunun 88 inci maddesinin on dört ve on altıncı fıkralarına göre muaccel hale gelmiş prim ve her türlü borçlardan, sonrasında ise ilgili kanunlar uyarınca yapılandırma veya taksitlendirme de dâhil olmak üzere müeccel haldeki prim ve her türlü borçlarından mahsup yoluyla gerçekleştirilir. Ancak, üç yılsonunda ilgili kanunları gereği yapılandırılma veya taksitlendirilme sebebiyle vadesi gelmemiş taksit ödemelerinden peşinen mahsup edilir. Kuruma borcu bulunmayan işverenlere altı ayda bir eşit taksitlerle iade yapılır.” Hükümleri mevcuttur.
Eldeki davada ise, Ek 17. maddenin yürürlüğe girmesi ile birlikte “5510 sayılı Yasa veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlere ilişkin olarak 5510 sayılı Yasa ile birlikte anılan ilgili kanunların teşvik veya destek hükümlerinde yer alan yararlanma şartlarının mahkemelerce irdelenmesi gerekmekle birlikte, değiştirme veya oluşabilecek fark prim tutarlarının iadesi istemleri hakkında yapılacak değerlendirmede; aynı maddenin ikinci veya üçüncü fıkrasındaki hükümlerin de uygulanıp uygulanmayacağı hususunda bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Diğer taraftan Ek 17. maddenin 4. Fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu"nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi"ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. Sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş olup, karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa"nın 153. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete"de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 33. maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği takdirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Eldeki davada ise, mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, Ek 17. maddenin gelmesi ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ile davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal tüm dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılma, fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından ek 17. Maddenin ilk üç fıkrası da dâhil olmak üzere yasal tüm dayanaklar irdelenmeli, teşvik veya destekten faydalandırılma şartlarının varlığı ile birlikte incelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, ilk derece mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22.06.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.