Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/11182
Karar No: 2013/12992
Karar Tarihi: 19.09.2013

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/11182 Esas 2013/12992 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2013/11182 E.  ,  2013/12992 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANKARA 25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 27/03/2012
    NUMARASI : 2006/287-2012/97

    Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava; taraf muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan tüm delillerden; mirasbırakanı A... A..."ın 17/04/2001 tarihinde, eşi H... A..."ın, 24/08/2002 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı ile 14/12/1987 tarihinde ölen oğlu A... A.."ın mirasçıları Ü..., Ü..., A... ve E... Z..."i bıraktığı, A... A..."ın mirasçılarının, Ankara 16. Sulh Hukuk Mahkemesinin 23/07/2001 tarih, 2001/984 Esas, 2001/870 sayılı kararı ile kök muris-dedeleri A... A..."ın mirasını reddettikleri, davacının mirasbırakının tek mirasçısı, vekilin davacının oğlu olduğu, tek mirasçı olarak kalan davacının 13/06/2003 tarihinde murise teb"an eldeki davayı açtığı, murisin kayden maliki olduğu 15287 ada, 1 parseldeki 38 nolu ve 6823 ada, 21 parseldeki 16 nolu bağımsız bölümlerin, vekil kıldığı torunu O... A... tarafından 28/11/2000 tarihli, satış akdiyle davalıya temlik edildiği, sözü edilen akitte davalıyı da vekili M... T..."ın temsil ettiği, temlikin aynı tarihli protokole bağlandığı, resmi akdi yapan vekillerin imzalarını içeren "sözleşme başlıklı" belgede taşınmazların bedelsiz olarak devredildiği, istenildiği taktirde bedelsiz olarak tekrar iade edileceğinin kararlaştırıldığı, taşınmazların kullanımı, kiraya verilmesi ve tüm yükümlülüklerinin bayii A... A..."a ait olduğunun benimsendiği, sözleşmeye taraf vekilleri yanısıra tanık sıfatıyla dava dışı B... K..."ın katıldığı, 02/03/2004 tarihli celsede vekil M... T..."ın ".... davalının yanında çalıştığı dönemde tapudaki işlemlerin yapılması amacıyla vekil kılındığını, anılan sözleşmedeki imzanın kendisine ait olduğunu, temlikin bedelsiz gerçekleştirildiğini, sözleşmeye başkaca birinin katılıp-katılmadığını bilmediğini " ifade ederek protokol içeriğini beyan ve imzası ile teyit ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacı; taraf muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteği ile eldeki davayı açmış ve davasını 05.02.1947 tarih, 20/6 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen şekilde düzenlendiğini iddia ettiği 28/11/2000 tarihli, protokole dayandırmış, davalı yan ise vekaletnamede protokol düzenlenmesi konusunda bir yetki verilmediğini savunarak vekil tarafından imza edilen sözleşmede "belgenin düzenlendiği tarihin belirlenmesi" bakımından kriminal inceleme yapılması gerektiğini, tanık dinlenmesine muvafakat etmediğini savunmuş, mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairenin 02/06/2005 tarih, 2005/4647 Esas, 2005/6704 sayılı ilamı ile "....28/11/2000 tarihli protokolün, 05/02/1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği şekilde düzenlendiği, taraf muvazaasının gerçekleştiği, davanın kabulüne karar verilmesi" gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü cihetine gidilmiştir.
    Hemen belirtmek gerekir ki; hükmüne uyulan bozma ilamında belirtildiği şekilde işlem ifa edilerek "davanın kabulüne" karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
    Gerçekten de, bozmaya uyulmuş olmakla tarafların yararına usulü kazanılmış hakkın doğduğu ve bozma ilamı lehine olan taraf yararına sonuç doğuracağı kuşkusuzdur.
    Ne var ki; bozmaya uyulduktan sonra bozma kararına esas alınan 05/02/1947 tarih, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında öngörülen, 28/11/2000 tarihli belgede imzası bulunan davalı yanın vekili M... T..."ın 09/09/2005 tarihli dilekçe ve 08/11/2005 tarihli Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifade ile "...satış akdinin davalının yanında çalıştığı dönemde yapıldığını, daha sonra işten ayrıldığını, işsiz olduğu dönemde davacının iş vaadinde bulunduğunu, vekil edenin bilgisi ve talimatı dışında düzenlenen protokolün sonradan hazırlandığını, işsizlik baskısı altında belgeyi imzaladığını ve devamında da 02/03/2004 tarihli celsede yalan beyanda bulunduğunu" beyan ettiği, bunun üzerine davalı H... Y..."nın, 20/06/2011 tarihli Sincan Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı başvuruda; "....bozma öncesinde davacı, protokolde vekil sıfatı ile yer alan O... A..., M... T..., tanık sıfatı ile yer alan B... K... aleyhine; protokolün sonradan hazırlandığı, adli makamları aldatmak kastı ile gerçeğe aykırı belge düzenlendiği" iddiasıyla 08/07/2003 tarihli şikayeti üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının "olayın hukuki ihtilaf olduğu" gerekçesiyle 03/05/2004 tarihli, takipsizlik kararı verdiğini, Sincan Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı itirazın 16/09/2004 tarih, 1477 müteferrik sayılı kararı ile reddedildiğini, ancak bozma sonrasında M... T..."ın 09/09/2005 tarihli dilekçesi ile mahkemeye ibraz için, iş baskısı altında, gerçeğe aykırı belge düzenlendiğini bildirmesi üzerine takipsizlik kararının kaldırılarak kamu davası açılmasını" istediği, sonuçta Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/01/2007 tarih, 2007/18 değişik iş sayılı kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 03/05/2004 tarih, 2003/57376 Esas, 2004/14831 sayılı takipsizlik kararının CMK"nın 173/4. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verildiği, devamında da Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/228 Esasına kayıtlı, M... T..., O... A.., M... A... A.. ve B... K... aleyhine yalan tanıklık, sahte belge düzenlemek ve kullanmak eylemlerinden cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı, ceza dava dosyasının yargılaması sırasında; davanın dayanağını teşkil eden 28/11/2000 tarihli protokolün içerğinin sahteliğinin farkedilmesinin mümkün olmadığı, iğfal kabiliyetinin olduğu, sahteliğin ispatının belgede imzası bulunanların iradesinin fesada uğratıldığı yolundaki beyanla mümkün olduğu, her ne kadar davacı taraf sanık M... T... ile aralarındaki hukuki ihtilaflar nedeniyle bu beyanda bulunduğu ileri sürmüş ise de davalı H... Y..."nın ilk şikayetini, vekil M... T..."ın 09/09/2005 tarihli itirafı üzerine değil, eldeki iptal tescil davasının açılmasını müteakiben 08/07/2003 tarihinde yaptığı, bu nedenle sözleşme içeriğinden başlangıçta haberdar olmadığı yönünde saptamalar yapıldığı öte yandan M... T...."ın cezai yönden zarara uğrayacağını bilerek bu tür itirafta bulunmayacağı kanaatine varıldığı sonuçta da sanık Mustafa Toprak"ın yalan yere tanıklık ve özel evrakta sahtecilik eylemlerinden, diğer sanıkların ise özel evrakta sahtecilik eylemlerinden cezalandırılmasına karar verildiği, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 12/07/2011 tarih, 2011/7317 Esas, 2011/7995 sayılı ilamı ile ; sanık M... T... hakkındaki yalan yere tanıklık eylemin sabit olduğu, ancak sabıkasız olduğu gözetilerek 5728 sayılı Yasanın 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 231. ve 647 sayılı Yasanın 6. maddeleriyle ilgili değerlendirme yapılması, özel evrakta sahtecilik eyleminden dolayı tüm sanıklar ahkkında açılan davanın ise 765 sayılı, 102/4 ve 104/2 ve CMK"nun 223. maddeleri gereğince zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Her ne kadar, kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiş ise de anılan karar ve dosya içeriği tarafların tapuda yapılan işlemdeki iradelerinin belirlenmesi ve 28/11/2000 tarihli protokolün 05.02.1947 tarih, 20/6 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen şekilde yazılı delil olarak kabulünün mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi bakımından güçlü delil niteliğindedir.
    Öte yandan; bozma sonrası dosyaya ibraz edilen 03/06/2003 tarihli sözleşmenin, bu sözleşmeye dayalı olarak noter kanalıyla keşide edilen ihtarnamelerin, Ankara Asliye 6. Hukuk Mahkemesinde ve Ankara 13. İş Mahkemesinde görülmekte olan dava dosyalarının incelenmesinde; eldeki iptal- tescil davası açılmadan önce davacı ile davalı vekili M...T... arasında 03/06/2003 tarihli akit düzenlendiği, başlangıç tarihi 01/07/2003 olarak belirlenen 5 yıllık hizmet akdinde; aylık 1.500,00 TL ücret ve % 5 prim karşılığında ihale uzmanı olarak çalışmasının öngörüldüğü, akdin işverence haksız feshedilmesi halinde ücretin tamamının def"aten ödeneceğinin kararlaştırıldığı, eldeki davanın 13/06/2003 tarihinde açıldığı, 27/01/2004 tarhinde hizmet akdinin sözlü olarak feshi üzerine, hizmet akdinin gereğinin yerine getirilmediği iddiasıyla Ankara 6. Noterliğinden 28/01/2004 tarih ve 4932 yevmiyeli ihtarname keşide edildiği, bu arada 02/03/2004 tarihli celsede protokol içeriğini teyit ederek beyanda bulunduğu, vaad edilen iş ve ücretin verilmemesi üzerine bu defa 09/04/2004 tarihinde ikinci ihtarnameyi keşide ederek "hizmet akdinin gereğinin yerine getirilmediğini, akdin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini, 5 yıllık ücret alacağının ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde ödenmesini istediği, devamında da Ankara Asliye 6. Hukuk Mahkemesinin 2004/799 Esasına kayıtlı dava dosyası ile ücret alacağının tespiti ve 27/02/2006 tarihinde de Ankara 13. İş Mahkemesinde 2006/115 Esasına (bozma sonrası 2012/628 Esas) kayıtlı hizmet tespit davası açtığı, davaların halen derdest olduğu, eldeki davanın bekletici mesele yapıldığı görülmektedir.
    Bilindiği üzere; 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 53. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 74. maddesi) hükmü uyarınca; ceza mahkemesinde maddi olayın tespiti ve belirlenen olguların eldeki dava bakımından hukuk hakimini bağlayacağı tartışmasızdır.
    Hal böyle olunca; Ceza Mahkemesinin maddi olayla ilgili tespitleri ve davalı vekili M... T... hakkında yalan tanıklıktan verilen hükmün esastan onanması, özel evrakta sahtecilikle ilgili tespiti, ceza yargılamasında maddi olayla ilgili yapılan tespit ve kabuller karşısında eldeki davanın dayanağını teşkil eden 28/11/2000 tarihli, protokolün hukuken geçerli olmadığı, gerçeğe aykırı olarak düzenlendiği sabit olduğuna göre böylesi bir belgenin taraflar arasındaki çekişmenin çözümünde esas alınamayacağı, diğer taraftan kazanılmış hak olgusunun varlığının da kabul edilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
    Davalının bu yöne değinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi