3. Hukuk Dairesi 2013/8332 E. , 2013/11137 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkilinin davalı köyün eski muhtarı olduğunu, seçimlerden sonra köy muhtarının değişmesi ile hakkında zimmet suçundan şikayette bulunulduğunu, adının lekelenmemesi ve zan altında kalmamak gayesi ile yargılama sırasında köy muhtarlığına toplam 3.400 TL ödeme yaptığını, ancak yapılan yargılama sonucu beraat ettiğini iddia ederek köy muhtarlığı adına yatırılan paranın iadesi amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali ile inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının ceza davasında beraat etmiş olmasının haksız ödeme yaptığını göstermeyeceğini, davaya konu paranın ait olduğu yılda köy tarlalarının ihale ile kiraya verildiğini, kiracılardan tahsil edilmesi gereken bedel 26.500 TL olması gerekirken tahsilat makbuzlarına göre toplam 22.000 TL"nin tahsil edilmiş olarak görüldüğünü, kalan miktarın davacının zimmetinde olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacı hakkında verilen beraat kararının onandığı böylece davacının davasının sübuta erdiği ve borçlunun yaptığı itirazda haksız olduğu anlaşıldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesine göre; “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.”
Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844).
Ceza mahkemesinde, suçun sanık tarafından işlenmediğinin saptanması nedeniyle verilen beraat kararının Hukuk Mahkemesine etkisi düşünülürse de, kesin delil bulunmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi halinde bu nitelikteki kararın Hukuk Hakimini bağlayacağı söylenemez. (HGK. 30.1.1976, 1974/4-475 E. 1976/159 K., YKD.1976/9-1266)
Somut olayda da davacı hakkında zimmet suçlamasıyla açılan ceza davası "her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunamadığından" beraatle sonuçlanmıştır. Bu beraat kararı hukuk davasında kesin delil olarak değerlendirilemeyeceği için, davacının eylemi ile davalı Köy Tüzelkişiliği"nin gerçekten zarara uğrayıp uğramadığı böylece yapılan ödeme nedeniyle sebepsiz bir zenginleşme olup olmadığı ve iadenin gerekip gerekmediği tarafların tüm delilleri toplanıp yeniden ve ayrıca araştırılmalıdır. Ceza Mahkemesinin beraat kararı ile yetinilerek eksik incelemeye dayalı karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.