21. Hukuk Dairesi 2020/680 E. , 2020/2448 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, Bağ-Kur ve SSK hizmet prim sürelerinin başvuru tarihinden itibaren tespit edilerek emekli edilmesini, bu tarihten itibaren geciken aylıkların faiziyle tahsiline, emekli edilmesinin imkansız olması halinde ödenen primlerin faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi
KARAR
Dava, davacının Tarım Bağ-Kur ve SSK hizmet sürelerinin hesap edilerek yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile geciken yaşlılık aylığının ödenmesi, aksi halde Kurum’a prim borcu olarak ödemiş olduğu 22.188,83 TL nin yatırılma tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte iadesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına karşı “uyma” kararı verilmek suretiyle yapılan yargılama neticesinde duruşmanın 03/10/2019 günlü oturumunda tefhim edilen hüküm sonucu ile;
“1-Davanın Kısmen Kabulü ile; Davacının primlerinin ödenme süresi olan 22/06/2011- 11/05/2013 tarihleri arası ileriye dönük (karşıladığı süre ile sınırlı olarak) isteğe bağlı sigortalı olduğunun tespitine, davacının yaşlılık aylığı bağlanmasına yönelik talebinin reddine,
2-Sair hususların gerekçeli kararda belirtilmesine,” denilmek suretiyle hüküm tesis edilmiş ve gerekçeli kararda ise;
“davacının 01/05/1995-27/03/2004 tarihleri arasında kesintisiz olarak Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile prim borcunun ödenmiş olduğu 22/06/2011 tarihini takip eden ay başından itibaren davacıya yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine,” denilmek suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulmuştur.
Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar, esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın bu karara aykırı olmaması gerekir. Oysa zaptın 30/11/2017 günlü oturumunda tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın aykırı olduğu zaptın ve kararın incelenmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Öte yandan konuyla ilgili 10/04/1992 günü ve 1991/7 Esas, 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır.
Bununla birlikte uyuşmazlık konusu dönem yönünden davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasanın 28. maddesi 9. fıkrasında “(Değişik sekizinci fıkra:17.04.2008-5754 S.K./16.mad) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen yaşlılık aylıklarından yararlanabilmek için, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalının çalıştığı işten ayrıldıktan, (b) bendinde belirtilen sigortalının sigortalılığa esas faaliyete son verip vermeyeceğini beyan ettikten sonra yazılı istekte bulunmaları, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen sigortalıların ise istekleri üzerine yetkili makamdan emekliye sevk onayı alındıktan sonra ilişiklerinin kesilmesi şarttır. 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sigortalılara yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için ayrıca, yazılı talepte bulunduğu tarih itibarıyla genel sağlık sigortası primi dahil kendi sigortalılığı nedeniyle prim ve prime ilişkin her türlü borcunun olmaması zorunludur.” şeklindeki hüküm yer almakta olup yaşlılık aylığından yararlanabilmek için öncelikle sigortalının yazılı talepte bulunması gerektiği açıkça belirtilmiştir.Somut olayda; davacının Kurum kayıtlarına intikal etmiş herhangi bir yazılı tahsis talebinin bulunmadığı ve 6552 sayılı Kanunda 64. maddesi ile değişik 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7.maddesi ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 4.maddesinde yer alan Kuruma başvuru koşulu dikkate alınarak yaşlılık aylığı koşullarının değerlendirilmesi gerekir iken davacının en son Tarım Bağ-Kur sigortalılık prim borcunu ödediği tarih olan 22/06/2011 tarihinin esas alınarak yapılan değerlendirme neticesi varılan sonuç hatalı olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 18/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.