8. Hukuk Dairesi 2010/3917 E. , 2011/44 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı
... ile ... aralarındaki katılma alacağı davasının reddine dair ... .... Aile Mahkemesinden verilen 08.06.2010 gün ve 640/547 sayılı hükmün ...’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, vekil edeni ile davalının boşandıklarını, evlilik birliği içinde edinilerek davalı eş adına kaydedilen 68 ada 146 parseldeki mesken olarak kullanılan ... nolu bağımsız bölümün edinilmiş mal olduğunu, tasfiye tarihindeki sürüm değerinin yarısına karşılık olarak şimdilik 2500 TL’nin ve davalının ........2002 tarihinden sonraki emekli aylıklarının yarı payına karşılık olarak şimdilik 2500 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın davalının babasından bağış yoluyla gelen kişisel malı olduğu, davacının hakkının bulunmadığı, emekli maaşının ise harcandığı, mevcut olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar ........1998 tarihinde evlenmişler, ........2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün ........2009 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasında evlenme tarihinden ........2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM’nin 170), sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar (TMK.nun 225/...) ise yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.nun 202).
TMK’nun 235/.... maddesi hükmüne göre; mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılır. Dosya içeriğine göre, davalı kocanın ........2002 tarihinden itibaren aldığı ve edinilmiş mal olduğunda duraksama bulunmayan emeklilik maaşının harcandığı anlaşılmış olup biriktirildiği ya da yatırım amacıyla mal varlığı edinildiği belirlenemediğinden bu yöne ilişkin davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince; tapu kayıtlarına göre, 68 ada 146 parselin tamamı arsa niteliğinde davalının babası... adına kayıtlı iken 30.....2002 tarihinde .../...’er pay şeklinde davalı ... ile birlikte diğer evlatları dava dışı ... ile ... adlarına satış göstererek devretmiş, sonradan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yapılmasıyla kat mülkiyetine geçilerek payı karşılığı aynı parseldeki ... nolu bağımsız bölümün tamamı ........2006 tarihinde davalı adına tescil edilmiştir. Nüfus aile kayıt tablosundan, davalının babası Mümin’in tapudaki devirden bir gün sonra 31.....2002 tarihinde ... adındaki kadınla evlenmiştir. Tanıklar ifadelerinde, başkasıyla evlenecek olan davalının babasının dava konusu taşınmazı evlatlarına bağışladığını bildirmişlerdir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, tanık ifadelerine, nüfus ve tapu kayıtlarına, ...’in evlenmeden bir gün önce aynı anda üç evladına 30.05.2002 tarihinde yaptığı arsa satışının gizli bağış niteliğinde ve kişisel mal olduğunun kabulü gerekir. Bağışlanan arsanın kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu edilmesi sonucu edinilen iki nolu dairenin ise 4721 sayılı TMK.nun 220/.... fıkranın .... bendi gereğince kişisel mal yerine geçen değer olduğunda duraksama söz konusu değildir. TMK’nun 220/....maddesine göre, eşlerin karşılıksız kazandırma yoluyla elde ettikleri mal varlığı kişisel malları sayılır ve tasfiyeye dahil edilmez. Bu açıklamalara göre, davalının kişisel malı olarak kabul edilmesi gereken arsa niteliğindeki taşınmazda davacının katılma alacağı bulunmamaktadır. Aynı kanun maddesinin ....bendine göre, kişisel mallar yerine geçen değerler de kişisel mal sayılacağından başlangıçtaki niteliği arsa olan taşınmazın sonradan kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle meskene dönüştürülmesinde de davacı kadının katılma alacağı bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar nedeniyle davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun görülen yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı ...,... TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan ...,... TL’ nin temyiz eden davacıdan alınmasına ....01.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Somut olayda; dava konusu 68 ada 146 parsel davalının babası ve davacının kayınpederi ... oğlu... adına tapuda kayıtlı iken; adı geçen kişi, bu yeri, 30.05.2002 tarihinde, tamamını, .../...’er paylı olarak davalı ... ile dava dışı ... ve ...’ya tapu memuru huzurundaki satışla 28.500.000.000.- TL bedelle temlik etmiştir. Açıklanan olgu tapu memuru önünde düzenlenen resmi senet ve tapu kaydıyla sabittir. Bu durum, yanların ve mahkemenin kabulündedir. Daha sonra tapu kaydını bu şekilde elde eden...’in çocukları, bu yeri kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle dava dışı yükleniciye vermişler ve davalı adına .../... arsa paylı, kat irtifaklı, ... nolu bağımsız bölüm ....04.2006 tarihinde tescil edilmiştir. Bu durumda, tapu memuru huzurunda yapılan bir satış söz konusudur. Bu satış işleminin tarafların sıfatı gereğince inançlı işlem mi?, Taraf muvazaası mı?, Muris muvazaası mı?, Bağış mı?, Gizli Bağış mı? olduğunun saptanması gerekir. Değinilen müesseselerin, ispat şekilleri ve dava koşulları birbirinden farklıdır. Somut olayın özelliği dikkate alındığında temlik yapan kişinin hayatta olup olmadığı durumuna göre mirasçılarının açacağı dava muris muvazaasıdır. Temliki yapan Mümin’in davalı oğluna karşı açacağı davalar ise taraf muvazaası ve inançlı işleme dayalı tapu iptali tescil davaları v.s. olup; eldeki olayda bağıştan ve gizli bağıştan söz etmek hatta bağıştan rücunun koşullarını aramak olanaklı değildir. Davacı kayıt maliki olmadığına göre davalı ile babası arasındaki işlemin muvazaalı ve inançlı işlem olduğunu ileri sürebilir. Böyle bir dava açılsa da 05.02.1947 tarih .../... sayılı ... İnançları Birleştirme Kararı uyarınca ispatlanması gerekir.
Hal böyle olunca, Daire çoğunluğunun daha sonra açılacak davalar açısından bağlayıcı gerekçe gösterilerek ve niteleme yapılarak onama kararı verilmesi açıkladığım gerekçelerle doğru olmamıştır. Ancak, Dairenin yerel mahkemenin ret kararının onanmasına ilişkin düşüncesi sonuç itibariyle doğru olup, yukarıda açıklanan gerekçelerle Sayın çoğunluğun onama gerekçelerine katılmam mümkün değildir. Ne var ki, sonucu itibariyle doğru olan karar onanmalıdır kanaatindeyim. ....01.2011