20. Hukuk Dairesi 2014/4242 E. , 2014/7291 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 3 parsel sayılı taşınmazların tapusunun iptaliyle adına tescili talebiyle dava açmıştır.
Mahkemenin 126 ada 4 ve 7 ve 192 ada 3 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davanın reddine, 126 ada 15 parsele yönelik davanın kabulüyle taşınmazın tapusunun iptaliyle davacı adına tapuya tesciline dair verdiği karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.04.2006 gün ve 2006/281 - 2303 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; sayılı parseller hakkında açılan davanın 15 sayılı parsel yönünden kabulüne, diğer parseller yönünden reddine karar verildiği, reddedilen parsellerin öncesi orman olup, daha sonra 2/B madde sahasında bırakıldıkları, davacının zilyetliğe dayalı olarak açtığı 2/B tapusunun iptali davasının dinlenme olanağı bulunmadığından red kararında isabetsizlik bulunmadığı, ancak; 15 sayılı parselin baştan beri orman sayılmayan yer olduğu, zilyetlik koşullarının da davacı yararına gerçekleştiği, bu durumda davacının zilyetliğinde olan kısım belirlenerek, bu bölümün Hazine adına olan tapusunun iptali gerekirken, parselin tümünün tapusunun iptaline karar verilmesinin isabetsizlik olduğu" gereğine değinilerek 126 ada 15 sayılı parsele yönelik olarak bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne ve dava konusu 126 ada 15 sayılı parselin (A) harfi ile gösterilen 8104 m2 yüzölçümündeki bölümünün davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazinenin temyizi üzerine tekrar Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19.1.2010 gün ve 2009/17709 - 2010/253 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “ Mahkeme ve daha önce temyiz incelemesini yapan 8. Hukuk Dairesi tarafından, temyize konu 126 ada 15 sayılı parselin baştan beri orman kadastro sınırları dışında olduğu ve dolayısıyla 2. madde uygulamasına konu edilmediği ve davacı yönünden zilyetlik koşullarının oluştuğu kabul edilmişse de, çekişmeli 15 sayılı parsel, orman kadastrosunun kesinleşmesi sonucu 01.04.1991 tarih ve 440 yevmiye ile 3028 hektar 8700 m2 yüzölçümüyle orman niteliğinde tapuya tescil edilen 122 sayılı parselde (yenileme ile 128 ada 1 sayılı parsel) yapılan 2/B uygulaması ve ifraz sonucu oluşmuştur. Ancak, gerek hükme esas alınan fen bilirkişi tarafından hazırlanan 04.06.2009 tarihli raporda, gerekse bozma kararından önce orman bilirkişi tarafından hazırlanan 17.07.2004 tarihli raporda, ifraz haritaları ve orijinal kadastro paftasının kesinleşen orman kadastro haritası ile irtibatlı konumlarının gösterilmemesi nedeniyle her iki raporun da denetime elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.Mahkemece, öncelikle 1998 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında düzenlenen ve çekişmeli taşınmazın geldisi olan 122 parsel ile komşularını gösteren kadastro paftası ile 122 parsele kadastro tesbit tutanağı düzenlenmişse, bu tutanak yine tescile
esas alınan tüm belgeler, ifraz parsellerinin tümünün işaretlendiği harita tapu müdürlüğünden getirtilmeli, daha sonra fen ve orman bilirkişi aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, yukarıda yazılı haritalar ile hem 1942 hem de 1975 yıllarında yapılan orman kadastro çalışmaları sırasında düzenlenen ve kesinleşmiş bulunan orman kadastro haritalarının ölçekleri eşitlenmek suretiyle birbiri üzerine aplike edilmeli ve temyize konu taşınmazın bu haritalardaki konumu tereddüde yer vermeyecek şekilde işaretlenmeli, eğer orman kadastro sınırları içinde kalan bir yer varsa, bu kesimde sürdürülen zilyetliğin kazanma bakımından değer taşımayacağı, yine aynı şekilde nitelik kaybı nedeniyle orman sınırı dışına çıkarılan yerlerden ise öncesinin orman olması ve kanunlar uyarınca intikal eden yerlerden olması sebebiyle olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla kazanılamayacağı düşünülmeli, yine aynı şekilde baştan beri tamamen orman sınırları dışında kaldığı belirlenirse, bozma öncesi ziraat uzmanı raporunda “humus ve organik madde bakımından toprağının zengin olduğu, üzerinde ekili dikili ürün bulunmadığı” yönündeki raporu ve Hazinenin bu taşınmaz hakkında ecrimisil tahakkuk ettirildiği, davacının ise sadece miktara itiraz ettiği yönündeki iddiaları araştırılmalı ve kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı, zilyetliğin malik sıfatıyla sürdürülüp sürdürülmediği kesin olarak belirlenmeli, bundan sonra elde edilecek delillere göre karar verilmelidir ” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, 192 ada 3, 126 ada 4 ve 7 sayılı parseller ile ilgili verilen mahkemenin 01/03/2005 tarih ve 2004/59 - 2005/58 sayılı kararı kesinleşmiş olmakla, yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına, 126 ada 15 sayılı parsel ile ilgili davanın kısmen kabulü ile taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 8029,95 m2 kısmının davalı adına olan tapusunun iptaliyle ifrazen, taşınmazın tamamını yargılama sırasında devralan davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, 20. Hukuk Dairesinin 28/02/2013 gün ve 8228-2022 sayılı kararıyla onanmış, bu kez davacı tarafından, yargılama giderlerinin davacılardan değil, davacı ..."ten tahsiline karar verilmesi gerektiği iddiasıyla tavzih talep edilmiş, mahkemece 16.09.2013 tarihli ek kararla H.M.K"nun 305/2. maddede yazılı tavzih koşulları bulunmadığından talebin reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından ek karar temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1944 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile 1975 yılında yapılıp dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu 29.12.1998 tarihinde kesinleşmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve davacının talebinin temyiz incelemesine konu edilebilecek hususlardan olduğu, tavzih konusu edilemeyeceği belirlenerek yazılı şekilde karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 09/09/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.