21. Hukuk Dairesi 2014/7396 E. , 2014/13351 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Çorum 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/09/2013
NUMARASI : 2008/502-2013/742
Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
1- Davalı C.. A.. vekilinin 01.10.2013 tarihli ek karara yönelik temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede;
Temyiz olunan ek karar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun değişik 432. maddesi gereğince kanuni temyiz süresinin geçirilmesi nedeniyle, temyiz isteminin yerel mahkemece reddine ilişkindir.
Temyiz isteminin reddine ilişkin karara yöneltilen temyiz dilekçesi süresinde ise de, işin esasına ilişkin yerel mahkeme kararının yasal süre içerisinde temyiz edilmediği anlaşılmaktadır.
Gerçekten, hüküm İş Mahkemesinden verilmiştir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun yürürlükte bulunan 8. maddesi hükmüne göre İş Mahkemelerinden verilen kararların 8 gün içerisinde temyiz olunması gerekir.
Olayda, bu süre geçtikten sonra İş Mahkemesi kararının temyiz edildiği, dosya içeriğinden anlaşılmakla davalı C.. A.. vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan 01.10.2013 tarihli ek kararın ONANMASINA,
2-Davalı S.. C.. vekilinin 01.10.2013 tarihli ek karara yönelik temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede;
Somut olayda, 13.09.2013 tarihli karar duruşmasına katılan Av. D. P."in davalı S.. C.. adına sunulmuş usulüne uygun yetki belgesi bulunmadığından, kararın davalı S.. C.. vekilinin yokluğunda verilerek gerekçe kararın 07.11.2013 tarihinde davalı vekiline teblig edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumada, Yerel Mahkemenin davalı S.. C.. vekilinin temyiz isteminin reddine dair 01.10.2013 tarihli ek kararının BOZULARAK KALDIRILMASI ve davalı vekilinin 13.09.2013 tarihli asıl karara karşı temyiz itirazlarının incelenmesi gerekmiştir.
3-Davalı S.. C.. vekilinin 13.09.2013 tarihli asıl karara yönelik temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede; Davalı Saki"nin temyiz itirazlarının sair reddine,
Dava, sigortalının iş kazası sonucu sürekli iş göremezliği nedeniyle kendisinin maddi ve manevi zararları ile eşinin manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece; davacı sigortalı yararına 23.680,28 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi, davacı eş yararına 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıla ödenmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; davacı sigortalının davalı Sakin işçisi olarak davalı Cezmi"ye ait işyerinde çalışmakta iken giyotin makasa sıkışan malzemeyi eli ile alırken makasın sağ elinin üzerine düşmesi sonucu sağ elinin 2. parmağının dipten, 3. ve 4. parmaklarının eklem yerinden kopması sonucu iş kazası geçirdiği, SGK Maluliyet Daire Başkanlığı raporunda sigortalının sürekli iş göremezlik oranın % 18.2 olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Zararlandırıcı olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan kişiye aittir. Yansıma yoluyla aynı eylem nedeniyle üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler. Hal böyle olunca doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan yalnızca maddi sağlık bütünlüğü ihlal edilen kişi midir? Zarar kavramına (B.K. 46 ve 47) ruhsal bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil, ruhsal ve sinirsel bütünlüğünde korunduğu doktrinde ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse, bir kişinin cismani zarara uğraması sonucunda, onun (ana, baba, karı, koca ve çocuklar gibi) çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır şekilde bozulmuşsa, onların da manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Nitekim, kaza sonucu ağır yaralanan ve 2 kez ameliyata rağmen iyileşmeyen çocuklarının durumu sebebiyle ruhsal bütünlüğü bozulan anne ve babanın (H.G.K. 26.4.1995 gün ve 1995/11-122, 1995/430) ve haksız eylem sonucu ağır yaralanan ve iktidarsız kalan kocanın karısının manevi tazminat isteyebileceklerine (H.G.K. 23.9.1987 gün ve 1987/9-183 1987/655)
ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları aynı esaslara dayanmaktadır.
Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 56.maddesi ile bu konu yeniden düzenlenmiş olunup özetle "ağır bedensel zarar yada ölüm halinde zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar para ödenmesine karar verilebilineceği"hükmü getirilmiştir. Bu yeni düzenlenme ile 818 sayılı Borçlar Kanununun yürürlülük zamanında içtihatlarla düzenlenen husus yasa koyucu tarafından açıklığa kavuşturulmuş ve yaralanan sigortalının yakınlarının manevi tazminat davası bakımından haksahipliği durumu ön şartı olarak "ağır bedensel"zarar koşulunu getirmiştir.
Somut olaya gelince; zararlandırıcı olay ve dava tarihlerinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu ile karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, yukarıda açıklanan ilkeler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları ışığında, iş kazası nedeniyle sağlık bütünlüğü bozulan sigortalının eşinin manevi tazminat talep etme hakkının bulunduğu düşünülse dahi, olayın özelliğine, yaralanmanın niteliğine, meslekte kazanma gücündeki kayıp oranına ve özellikle sigortalı yaralanmasının ağır bedensel zarar oluşturmamasına göre davacı eş lehine yansıma yolu ile manevi tazminat verilemeyeceğinin anlaşılması karşısında davacı eşin manevi tazminat istemlerinin reddine karar vermek gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
O halde, davalı S.. C.. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılardan S.. C.."e iadesine 10/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.