8. Hukuk Dairesi 2011/7888 E. , 2012/5176 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine ve Keberli Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 18.10.2011 gün ve 132/585 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle dava dilekçesinde mevki ve hudutlarını belirttiği, kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan 54.811 m2 yüzölçümlü taşınmazın vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, tescil konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ve zilyetlik yoluyla iktisabının mümkün bulunmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Davalı Köy Tüzel Kişiliğini temsilen köy muhtarı, dava konusu taşınmazların uzun yıllardır davacının zilyetliğinde bulunduğunu bildirmiştir.
Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, teknik bilirkişilerin düzenlediği rapora ekli krokide A harfi ile gösterilen 6748,77 m2"lik, B harfi ile işaretlenen 8212,99 m2"lik ve C harfi ile belirlenen 29.102,86 m2"lik yüzölçüme sahip taşınmazların davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık konusu taşınmazlar 1975 yılında yapılan tapulama çalışmaları sonucunda "taşlık" niteliğiyle tespit dışı bırakılan yerlerdir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olan bu nitelikteki taşınmazların zilyetlik yoluyla kazanılabilmesi için emek ve masraf harcanmak suretiyle, imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesi, imar-ihya işlemleri tamamlandıktan sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesiyle iktisabı mümkün olup, bu zilyetliğin de ekonomik amaca uygun bir biçimde gerçekleşmesi gerekmektedir.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, mahkemece hakkında kabul kararı verilen ve fen bilirkişilerin krokili raporlarında dava konusu A harfi ile gösterilen 6748,77 m2 yüzölçümündeki bölümünün yaklaşık 30 yıl evvel imar-ihya edilerek içine bağ dikildiği, taşınmaz başında yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından ifade edildiğine, taşınmazın üzerinde yaşları 30-35 arasında değişen kapama bağ, aralarda ise 20-25 yaşları arasında badem ağaçlarının yer aldığı 5. Sınıf arazi olduğu Ziraat, Orman ve Jeolog Mühendisi Bilirkişilerin birlikte sundukları 26.10.2010 tarihli raporda ayrıntılı ve gerekçeli olarak açıklandığına göre davalı Hazine vekilinin dava konusu A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümüne yönelik temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün bu bölümünün ONANMASINA,
Dava konusu B ve C harfi ile gösterilen taşınmaz bölümlerine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Mahallinde yapılan keşifte yerel bilirkişi ve tanıklar davacının babası tarafından dava tarihinden 25-30 yıl evvel dava konusu taşınmazlardaki taşların toplanarak imar ve ihya edilip, arpa buğday ekmek suretiyle zilyet bulunduğunu, ölümü üzerine davacıya intikal ettiğini, davacının da aynı biçimde kullanımını devam ettirdiğini ifade etmişler, aynı keşifte hazır bulunan Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Öğretim üyesi Y.Doç.Dr ..., Jeoloji Mühendisi ve Orman Mühendisi Bilirkişiler 26.10.2010 havale tarihli raporlarında, dava konusu B ve C harfi ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin %2-3 eğimli, toprak sığ derinlikte profilli (20-30 cm), üst ve alt toprak siltli tın bünyeli, %30-35 oranında taşlılık problemi bulunduğunu, tabanında kireç taşlarının yer aldığını, halen taşınmazlarda buğday tarımı yapıldığını açıklayarak 6. Sınıf araziler olduğunu bildirmişlerdir. Az yukarıda değinildiği gibi dava konusu taşınmazlar taşlık niteliği ile tescil harici bırakılan yerler olup, anılan yerlerde, imar-ihyanın tamamlanmasından sonra ekonomik amaca uygun bir biçimde geçen kazanmayı sağlayan zilyetliğin bulunması halinde iktisap mümkündür. Davacının anılan taşınmazları arpa, buğday ve benzeri hububat ekmek suretiyle tarım arazisi niteliği ile tasarruf ettiği yerel bilirkişi ve tanıklarca bildirilmiş ise de, Ziraatçı uzman bilirkişi tarafından sunulan rapor kapsamı ile keşif sırasında çektirilen fotoğraflar birlikte değerlendirildiğinde, taşınmazlarda imar-ihyanın tamamlanmadığı, toprak derinliğinin az ve taşlılığın hakim olduğu anlaşılmaktadır. Bu nitelikteki bir yerde ekonomik amaçlı hububat tarımı yapılamaz. Şu halde bilimsel verilere dayalı olarak sunulan rapor karşısında yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına değer verilemez.
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan, bilirkişilerin vasıflandırdığı arazi yetenek sınıflandırmasına göre 5 ve 6. Sınıf arazilerin zilyetlikle kazanılabilmesi için imar ve ihyası; uygun amenajman, gübreleme, yüzey akış kontrolü, tohum aşılaması yapılarak sağlanabilir ve ancak çayır ve mera olarak kullanılabilir (Prof Dr. Mahmut Yüksel, Toprak Etüt ve Haritalama, Ankara Üniv. Ziraat Fak. Yayınları). Diğer bir deyişle, 6. Sınıf olarak tespiti yapılan araziler hububat ve benzeri ürünlerin ekim ve sürümünün yapılabileceği tarım arazisi niteliğindeki yerlerden değildir. Bu belirlemeler karşısında B ve C harfi ile gösterilen taşınmazlar yönünden davacı yararına kazanma koşulları oluşmadığı halde, davanın reddine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle anılan taşınmazlar hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün 1.Bendinde B ve C ile gösterilen taşınmazlara ilişkin bölümünün yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK.nun geçici 3. Maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4. (HMK.nun 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay
Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 04.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.