Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/9134
Karar No: 2017/14511
Karar Tarihi: 24.10.2017

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/9134 Esas 2017/14511 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2016/9134 E.  ,  2017/14511 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle, duruşma günü olarak belirlenen 24.10.2017 tarihinde davalı asil ... ile davacı vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; davalı ile imzaladığı 02.09.2007 tarihli ve "Ortaklık Sözleşmesi" başlıklı sözleşme ile davalıya ait taşınmazda ekim, dikim ve hasat işi ile ilgili olarak yatırımın kendisi tarafından yapılacağı, emeğin ise davalı tarafından koyulacağı ve kârın paylaşılacağı hususlarının kararlaştırıldığını, sözleşmenin 3. maddesi uyarınca taşınmazda sondaj kuyusu açılması ve damla sulama sisteminin döşenmesi masraflarının tarafınca karşılandığını, ancak davalının sözleşme gereğini ifa etmediği gibi taşınmazı başkasına kiraya verdiğini, böylece taşınmazda yaptırmış olduğu imalatlar ve geriye kalan dönemde mahrum kaldığı kâr sebebi ile menfi ve müspet zarara uğradığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, şimdilik 10.000 TL"nin sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 29.06.2015 tarihli dilekçesi ile talebini 54.299 TL"ye artırmıştır.
    Davalı, taşınmazın 35 dönümlük kısmının davacıya terk ve teslim edildiğini, davacının ilk yıl sadece tohumları temin ettiğini, elde edilen sarımsak mahsulünü satıp gelirini alan davacının gübreleme giderleri, damlama ve sulama sistemi bedelleri ile tesislerle ilgili elektrik enerjisi bedellerini ödemediğini, bu nedenle ... Sondajcılık ve Elektrik firmasına 11.000 TL, gübre bedeli olarak 3.400 TL ve tüketilen elektrik nedeniyle 701 TL"nin tarafından ödendiğini, geriye sondaj kuyusu nedeniyle 4.000 TL borç kaldığını, ayrıca, davacı tarafından ortaklık payının da verilmediğini savunarak; davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; ortaklık sözleşmesinin içeriğindeki hükümlerin tarafları bağlayacağı, 5 yıl süreli olarak düzenlenen ortaklık sözleşmesi devam ederken taşınmazı 3. kişiye kiralayan davalının sözleşmeyi ihlal ettiği, sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 96. maddesi gereğince sözleşmeyi ihlal eden tarafın kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini kanıtlayamadıkça karşı tarafın her türlü zararını karşılamakla yükümlü bulunduğu, anılan maddede düzenlenen müspet zararın kapsamını ise fiili zarar ve yoksun kalınan kârın oluşturduğu, buna göre davacının yaptırmış olduğu sondaj kuyusu, elektrik ve damla sulama tesisatı nedeniyle uğradığı 34.889 TL fiili zarar ile 2008-2012 yılları arasındaki dönemde elde edilecek gelir nedeniyle yoksun kaldığı 19.410 TL kâr olmak üzere toplam 54.299 TL tutarındaki zararını davalının tazminle yükümlü bulunduğu, her ne kadar davalı tarafça bir takım masraflar yapıldığı ileri sürülerek ödeme belgeleri ibraz edilmiş ise de bu alacağın ayrı bir dava da talep edilebileceği gerekçe gösterilerek, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1- HMK"nun 33. maddesine göre; Hakim, Türk hukukunu resen uygular. Diğer bir anlatımla, bir davada ileri sürülen maddi olayların ve sözleşmelerin hukuki nitelendirmesini yapmak, uygulanacak hukuk kaidelerini bulmak ve uygulamak, hakimin doğrudan görevidir.
    Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; taraflar arasında 02.09.2007 tarihinde imzalanan 5 yıl süreli sözleşme ile davalıya ait taşınmazda tarım ürünlerinin ortak olarak yetiştirilmesinin, bu bağlamda taşınmazda sondaj kuyusu açılması ve damla sulama sistemi kurulmasına ilişkin giderler ile tarımsal ürünlerin yetiştirilmesi ile ilgili her türlü giderin davacı tarafça karşılanacağının hüküm altına alındığı, ayrıca ortaklar arasında her yıl hesap görüleceğinin ve karın eşit olarak paylaşılacağının kararlaştırıldığı, yine davalının ortaklığa emeğini koyacağı hususunun taraflar arasında ihtilafsız olduğu, ortaklığın kurulmasından sonra davalının taşınmazı 3. kişiye kiraya vermesi nedeniyle ortaklığın fiilen son bulduğu anlaşılmaktadır.
    Yapılan bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; dava, adi ortaklığa konu taşınmazın davalı ortak tarafından 3. kişiye kiralanması suretiyle feshedildiği iddiasıyla, konulan sermaye ile yoksun kalınan kâr payının tahsili istemine ilişkindir. Başka bir anlatımla, davada; fiili olarak sona eren adi ortaklığın tasfiyesi talep edilmiştir.
    O halde mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekmektedir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 1. maddesine göre; Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
    Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanunu"nun 644.maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
    Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
    Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
    Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.".
    Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise "Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
    Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır." hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK" nun 642. md.)
    Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
    Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
    Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir." hükmünü ihtiva etmektedir.
    Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, ortaklık sözleşmesinde tasfiye hususunda bir hüküm bulunmadığı gözetilerek, ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
    Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
    Birinci aşamada; dava tarihi itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, her yıl hesap görüleceğine ilişkin sözleşmenin 2. maddesi hatırlatılarak taraflardan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
    İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK"nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
    Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
    Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
    Bütün bu açıklamalar ışığında, somut olaya bakıldığında mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin bulunduğu kabul edilerek; toplanan deliller ve dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin davalının ortaklığın faaliyetine gösterdiği taşınmazı 3.kişiye kiraya vermesiyle fiilen sona erdiğinin kabulü ile; uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekmektedir.
    Mahkemece; değinilen bu yönler dikkate alınmadan, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    2- Bozma nedenine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi