Esas No: 2014/4577
Karar No: 2014/7717
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2014/4577 Esas 2014/7717 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/04/2011
NUMARASI : 2011/90-2011/372
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 29.04.2011 günlü hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı A.. Ö.. vekilleri Av. F.. A.., Av. R. T. B. ve Av. M. G. K. tarafından istenilmekle, tayin olunan 16.09.2014 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı A.. Ö.. vekilleri Av. F.. A.. ve Av. R. T. B. ile diğer taraftan Hazine vekili Av. H. S., Orman Yönetimi vekili Av. I. H. S. K., K.. M.. vekili Av. N.F. G. geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;
K A R A R
Davacı A.. Ö.., 09.11.2001 tarihli dilekçesinde mevki ve sınırlarını bildirdiği B. Köyü"nde bulunan toplam 93340 m² yüzölçümlü olup 1984 yılında F. C."dan satın aldığı taşınmazın, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak Medeni Kanunun 713. maddesi uyarınca adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece; 09.04.2000 günlü krokide (B) harfiyle gösterilen 42110 m² bölüme ilişkin davanın atiye terk edilmesi nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, (A) harfiyle gösterilen 51229 m² bölüme ilişkin davanın kabulüne ilişkin verilen 11.06.2002 gün ve 2001/719-399 sayılı karar, Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi"nin 19.11.2002 gün 2002/5901-8570 sayılı kararı ile “...açık bir muvafakat bulunmadığından ve reddine karar verilmesi talep edildiğinden, esastan bir karar verilmesi gerekirken atiye terk edildiğinden bahisle yazılı şekilde karar verilmesinin kanuna aykırı olduğu,
davanın kabulüne ilişkin verilen bölüme ilişkin olarak da, imar ve ihya olgusu kanıtlanmış ise de, taşınmazın niteliğinin belirlenmesi bakımından kuzeyinde yer alan parsellere ait mevcut dayanak belgeleri getirilmediği, Hazinenin mer"a savunmasının incelenmediği, önceki zilyet F. C. adına 26.07.1972 tarihinden sonra aynı çalışma alanında belgesizden taşınmaz bulunup bulunmadığının araştırılması...” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davacı N.. E.."nin 29.05.2002 tarihli dilekçe ile, davacı A.. Ö.. tarafından açılan davanın reddine ve taşınmazın kendi adına tescili istemiyle açtığı dava, eldeki dava ile birleştirilmiştir.
Mahkemece, teknik bilirkişi Ö.M. tarafından düzenlenen krokide (A) harfiyle gösterilen 51229,36 m² ve (B) harfiyle gösterilen 27346,73 m² bölümler hakkındaki davanın kabulüne; (b1), (b2) ve (b3) ile gösterilen 14763,67 m² bölümün feragat nedeniyle reddine, davacı N.. E.."nin davasının HUMK madde 409 uyarınca işlemden kaldırılmasına ilişkin verilen 11.03.2003 gün ve 2002/960-206 sayılı karar, Hazine tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından 24.06.2003 gün ve 2003/3090-4717 sayılı karar ile “...bozma kararının gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, bozmaya uyulmakla Hazine yararına usûli kazanılmış hak doğacağı, kadim ve tahsisli mer"a araştırması yapılması, komşu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtlarının uygulanması, taşınmazın niteliğinin açık olarak belirlenmesi ve satıcı F. C.adına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki miktar sınırlaması araştırmasının yapılması...” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davacı G.. E.. tarafından 02.11.2001 tarihli dava dilekçesinde sınırların bildirdiği P.Köyü Ç. Çeşmesi Ç. B. mevkiinde bulunan takribi 95 dönüm miktarındaki taşınmazın adına tescili talebi ile açılan dava 21.10.2004 tarih 2001/767-514 sayılı karar ile eldeki dava ile birleştirilmiştir.
Mahkemece, davacı N.. E.. tarafından açılan davaların HUMK"nun 409. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, davacı G.. E.. tarafından açılan davanın HUMK"nun 409. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, davacı A.. Ö.. tarafından açılan davanın kısmen kabulüne ve ekli Kadastro Teknisyeni M. G. tarafından düzenlenen 22.05.2007 tarihli ek rapor ve ekli krokisinde mavi ile taralı (1-A)=2794,39 m², (1-C)=20129,55 m², (6-A)=113,38 m², (1-E)=3575,07 m² ve (1-G)=16026,99 m² ile gösterilen bölümlerin davacı A.. Ö.. adına tesciline, fazlaya ilişkin [aynı krokide (1-D)=266,55 m² ve (1-F)=4910,98 m²] talebin reddine ilişkin verilen 20.07.2007 gün 2004/91-262 sayılı hüküm, davacı Adnan vekili tarafından reddedilen bölümlere, Hazine tarafından ise kabul edilen bölümlere ilişkin temyiz edilmekle, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.07.2010 gün ve 2007/6661-3739 sayılı kararı ile özetle; “...teknik bilirkişinin krokisinde (1-A, 1-C, 6-A, 1-E ve 1-G) harfleriyle belirlenen taşınmaz bölümleri hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş ise de, usûli kazanılmış hakkın istisnalarından birini oluşturan aynı zamanda çıktığı tarihten itibaren henüz mahkemelerde ve Yargıtay’da görülmekte olan davalara uygulanması gereken, kamu düzenini ilgilendiren 30.04.2010 tarihinde çıkan 2004/1 Esas, 2010/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında “…Maki Komisyonlarının yaptığı işlemlerin bir tesbit niteliği taşıdığına, teknik ve hukukî anlamda orman kadastro (tahdit) sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığına… Maki Komisyonlarınca tesbit edilen yerlerin de tesbit tarihinden itibaren imar ve ihya ile zilyetlik yoluyla kazanılmasına olanak bulunmadığına…” karar verilmiştir. Eldeki dava da derdest bulunduğundan, sözü edilen Yargıtay İçtihadları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı karşısında makiye ayrılan yerlerin imar ve ihya ile zilyetlikle kazanılması mümkün değildir. Bu nedenle, yerel mahkemece fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan bu durum karşısında, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunmadığından reddi ile hükmün redde ilişkin bulunan bölümünün onanması,
Davalı Hazine vekilinin kabulüne karar verilen taşınmaz bölümlerine yönelik temyiz itirazları ise yerinde bulunduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün kabule ilişkin (1-A, 1-C, 6-A, 1-E ve 1-G) ile ilgili hüküm fıkralarının bozulması...” gereğine değinilmiştir.
Davacı A.. Ö.. vekilinin karar düzeltme istemi aynı Dairenin 24.01.2011 gün 2010/6759-300 sayılı karar ile reddedilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davacılar N.. E.. ve G.. E.. tarafından açılan davalar hakkında verilen açılmamış sayılması kararı kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, davacı A.. Ö.. tarafından açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilleri tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, harici satın alma, eklemeli zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1944 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman tahdidi; daha sonra 1988 yılında 6831 sayılı Kanuna göre yapılıp 04.07.1988 tarihinde ilân edilerek kesinleşen sınırlaması yapılmamış ormanlarda orman kadastrosu ile evvelce sınırlaması yapılmış ormanlarda aplikasyon ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması vardır.
Yörede 1951 yılında 5653 sayılı Kanuna göre maki tefrik çalışması yapılmıştır. Balçık ve P.Köylerinde genel arazi kadastro çalışmaları 1957 yılında yapılıp kesinleşmiştir.
Her nekadar Yargıtay bozma kararına uyulmakla bozma kapsamında kalan hususlar yönünden ilgilileri yararına usûlî kazanılmış hak oluşmakta ise de, Yargıtayın onama veya bozma kararlarında maddi hata yapılması halinin bunun istisnası olup, ilgili taraf aleyhine veya lehine sonuç doğurmaz (Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 gün ve E:2002/10-895, K:2002/838;
02.07.2003 gün ve E:2003/21-425, K:2003/441; 13.04.2011 gün ve E:2011/9-72, K:2011/99 sayılı kararları).
Hükmüne uyulan Yargıtay 8. Hukuk Dairesi"nin yukarıda belirtilen bozma kararında, dava konusu taşınmazın makiye tefrik edilen alanda kaldığından 30.04.2010 tarihinde çıkan 2004/1 Esas - 2010/1 Karar sayılı YİBK uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, anılan kararda maddi hata yapılmıştır. Şöyle ki; davanın özelliği nedeniyle maki tesbit komisyonlarının yaptıkları işlemlerin niteliğinin belirlenmesinin zorunlu olduğu, 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile 5653 sayılı Kanunla değişik 3116 sayılı Kanunun 1/e maddesi uyarınca kurulan maki tesbit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerin de geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceğinin kabul edildiği, gerek Hukuk Genel Kurulunun gerekse ilgili Yargıtay Dairelerinin kararlıkla sürdürdükleri içtihatlarına göre, “kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan her türlü kayıt ve belgeler ile mahkeme ilâmlarının yasal değerlerini yitireceği ve makiye ayrılan yerlerle özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulardan başka tapulara değer verilemeyeceği (HGK 27.02.2002/1-19 E.-97 K.), 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile maki tesbit komisyonunca makilik alan olarak belirlenen alanlarda özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceğinin kabul edildiği ve İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde açıkça maki komisyonlarınca yapılan işlerin sadece nitelik belirleme olup, orman dışına çıkarma işlemi olmadığı, tahdidin kesinleşmesiyle orman olarak tapuya kayıt edilecek taşınmazın, makiye ayrılmakla tapusuz hale dönüşmeyeceğinin vurgulandığı, 30.04.2010 gün ve 2004/1- 2010/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında ise, 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp orman tahdidi içinde kaldığı kesinleşen, ancak tapuya tescil edilmeyen yerlerde 5653 sayılı Kanun ile değişik 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre maki komisyonlarının yaptığı işlemlerin bir tesbit niteliği taşıdığının, teknik ve hukukî anlamda orman kadastro (tahdit) sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığının, 27/01/2009 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5831 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanununa eklenen ek 10. madde hükmünün maki tesbit komisyonlarınca 5653 sayılı Kanun uyarınca maki olarak tesbit edilen yerlere de uygulanması gerektiğinin ve bunun sonucu olarak bu yerlerin tesbit tarihinden itibaren imar ve ihya ile zilyetlik yoluyla kazanılmasına olanak bulunmadığının kabul edildiği vurgulanmaktadır.
Ayrıca, Yargıtay"ın yerleşik içtihatlarına göre, davalı taşınmazın bulunduğu yerde çalışma yapan makiye ayırma komisyonu Kanun ve Yönetmeliğe uygun olarak kurulmadığı gibi makiye ayırma işleminin dahi Kanun ve yönetmelikte belirtilen esaslara aykırı olarak yapıldığından hiçbir hukuki sonuç doğurmayacaktır (20. H.D. 15.03.2007 gün 2007/1083 E - 3221 K., 28.04.2009 gün 2009/3315 E. -7007 K.)
Hal böyle olunca; mahkemece, bozma kararı uyarınca davanın reddine karar verilmiş ise de, bozma kararında maddi hata bulunması nedeniyle yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki; “Yürürlük” başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1/4 maddesi gereğince; dava konusu taşınmazın bulunduğu Kocaeli İli mülki sınırları içerisinde bulunan köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak bağlı bulundukları ilçe belediyesine mahalle olarak katıldığı, Aynı Kanunun Geçici 1. maddesinin 13. fıkrasına göre de “1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur” hükmü uyarınca davada taraf olan Pelitli ve B. Köyü Tüzel Kişiliklerinin görülmekte olan davada taraf sıfatı kalmadığı ve katıldıkları ilçe belediyesinin taraf olacağı gözetilmemiş, bilirkişiler tarafından her iki köyde yapılan orman kadastro tutanak ve haritaları kenarlaştırılmak suretiyle dava konusu taşınmazın orman kadastrolarına göre konumu, gerçek eğim durumu ve eski tarihli resmî belgelerdeki konumu çevre parsellerle ilgili olarak denetime elverişli olarak belirlenmemiştir. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; davalı bulunan Balçık ve P.Köy Tüzel Kişilikleri"nin 6360 sayılı Kanun hükümleri uyarınca kaldırılması nedeniyle katıldıkları belediye başkanlığının davada yer alması sağlanmalı, P.ve Balçık köylerine ilişkin olarak yapılan tüm orman kadastro harita ve tutanakları ile varsa aplikasyon ve 2. madde ve/veya 2/B harita ve tutanakları getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir ziraat mühendisi, bir jeoloji mühendisi ve bir harita mühendisi veya olmadığı takdirde bir tapu fen elemanından oluşacak bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, Balçık ve P.köyleri kesinleşmiş tahdit haritalarının kenarlaşması yapılmak suretiyle 05.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren Orman Kadastro Teknik İzahnamesinin 36. maddesinde yazılı “Orman sınır nokta ve hatlarının arza uygulanmasında; tutanaklardan, orman kadastro haritalarından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon ve röper nokta ve krokilerinden yararlanılır…Sınırlama tutanakları, ölçü değerleri ve orman kadastro haritaları ile zemindeki durum arasında çelişki olduğunda, tutanaktaki kararlar ile orman sınır noktası ve hatlarının yazılı tarifleri esas alınmak suretiyle ölçü, harita ve zemin kontrolü yapılarak gerçek duruma uygun olanı uygulanır” hükmü ile 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin “Teknik İşler” başlıklı Sekizinci Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve açıklamalı mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 9-10 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritaları ile maki tefrik haritasına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanarak bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve açıklamalı kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, yukarıda anılan Yönetmelik ve Teknik İzahnamede yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmelidir.
Yukarıda yapılacak uygulama sonucunda çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırları dışında kaldığı saptandığında ise, mahkemece çekişmeli taşınmazın öncesinin orman niteliğinin ve hukukî durumunun belirlenmesi ve eğiminin doğru olarak hesaplanması için belediyede bulunan halihazır harita ve münhanili haritalar ile varsa topografya haritaları, en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafı ve varsa amenajman planı ile dava tarihinden 15-20 yıl öncesine ait en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritaları, varsa 1980"li ve 1990"lı yıllara ait ortafoto haritaları, dava konusu yere komşu ve yakın komşu parsellere ait kadastro tespit tutanakları ve varsa dayanakları ilgili yerlerden getirtilmeli, oluşturulan bilirkişi kurulu eliyle yapılan keşifte, memleket haritası, hava fotoğrafı, amenajman planı, münhanili harita ve topografya haritası çekişmeli taşınmaza ve çevresine uygulanarak haritalardaki konumu saptanıp, taşınmazın gerçek eğimi eğim ölçer aletinden de yararlanmak suretiyle duraksamaya yer vermeyecek biçimde hesaplatılmalı, anılan belgeler, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; çekişmeli taşınmaza komşu kadastro parsellerine ait kadastro tespit tutanaklarının dayanakları uygulanmalı, 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.;14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu
yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; çekişmeli taşınmazın üzerindeki ağaçların yaşları dağılımları, cinsleri hususunda uzman ziraat bilirkişiden rapor alınmalı, yukarıda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, hukuken ve bilimsel olarak ve Hukuk Genel Kurulunun 15.11.2000 gün ve 2000/20-1663/1694 sayılı kararında açıklandığı gibi eğimi % 12’nin üzerinde olan toprak ve orman muhafaza karakteri taşıyan funda veya makiliklerle örtülü yerlerin orman niteliğinde ve 6831 sayılı Kanunun 1/J bendi kapsamı dışında olduğu gözetilmelidir.
Yukarıdaki yöntemle yapılan araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın evveliyatının ve fiili durumunun orman olmadığı saptandığı taktirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Öncelikle, 1980"li ve 1990’lı yıllardan sonraki aktüel durumunu gösteren memleket haritası ve hava fotoğrafları ile ortafoto haritalarında çekişmeli taşınmazın henüz hiç işlenmemiş durumda ise, henüz zilyetlik olgusunun başlamadığı, dolayısıyla zilyetlikle kazanma süresinin dolmadığı düşünülerek, yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, üzerinde halen kültürel bir faaliyet bulunup bulunmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, yerel bilirkişi ile zilyetlik tanıkları, zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık beyanları resmî belgeler ile denetlenmek suretiyle gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı A.. Ö.. yanında, akdî veya irsî önceki malik sıfatıyla zilyetleri yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, maddi yanılgıya dayalı Yargıtay bozma kararına uyulmak suretiyle ve eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı A.. Ö.. vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100.- TL vekâlet ücretinin davalı Orman Yönetimi ve Hazine"den alınarak davacı A.. Ö.."e verilmesine, Balçık ve Pelitli köylerinin tüzel kişilikleri 6360 sayılı Kanun uyarınca kaldırıldığından aleyhlerine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, davacının yatırdığı temyiz harcının istek halinde iadesine 16/09/2014 günü oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.