3. Hukuk Dairesi 2016/4658 E. , 2017/14714 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kişisel eşyanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, boşanma talepli dava dilekçesinde; düğünde kendisine takılıp davalı tarafından iade edilmek üzere alınan ve iade edilmeyen 22 ayar 4 adet ray bilezik, 14 ayar 14-15 gram büyük halka zincir ve 1 adet beşibiryerdenin dava tarihindeki değerinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı kadına takılan ziynetlerin kendisi tarafından hiçbir zaman alınmadığını ve davacının müşterek haneden kendisi evde yokken ayrıldığını belirterek ziynet talepli davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; davacı kadının dava dışı bir şahısla gönül ilişkisine girdiği ve müşterek haneden kimsenin olmadığı bir zamanda ayrıldığı bu nedenle ziynetleri beraberinde götürdüğünün kabulü gerektiği, kaldı ki davacı bu şekilde müşterek haneden ayrıldıktan sonra tanık ...’nin davacıyı üzerinde altınlar takılı iken gördüğü, her ne kadar tanık Bülent’in davacının üzerinde gördüğünü belirttiği altınlar birebir dava konusu altınların özellikleriyle örtüşmese dahi pazar yerinde davacının üzerinde görülen altınların mutlaka dava konusu altınlar olması gerekmediği, zira şiddete uğramadan evi terk eden kadının ziynetlerin bir kısmını alıp bir kısmını evde bırakmasının hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, davacının dava konusu ziynetlerle davalının annesinin inek aldığı ve bir kısmının ise davalının kefillikten kaynaklanan borcunu ödemek için satıldığı hususunu yeterli delillerle ispat edemediği gerekçesi ile davacının ziynetlerle ilgili açmış olduğu davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.2- Dava, ziynet alacağı istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı tarafça iade edilmek üzere alındığını ileri sürmüş, davalı koca ise bu altınların davacı tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir.Ne var ki somut olayda davacı kadının iddiası, dava konusu ziynet eşyalarının evden ayrılırken elinden alındığı ya da götürülmesine engel olunduğu değil, evliliğin devamı süresince davalı tarafça elinden alınarak, bozdurulduğu ve harcandığı yönündedir. Davacı bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Davacı iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmış ve gösterdiği tanıklar mahkemece dinlenmiştir. Dinlenen tanıkların beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu ziynetlerin davalı tarafından kefillikten kaynaklanan borç ve inek alımı için bozdurulduğu ve iade edilmediği anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca mahkemece, davacının davasını ispatladığı kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.