1. Hukuk Dairesi 2021/1985 E. , 2021/6142 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece tapu iptal-tescil isteğinin reddine, ..., ... ve ... nolu parseller yönünden ise vekil ile vekil eden arasındaki iç ilişki kapsamında vekilin taşınmaz bedellerini vekil edene ödediğini ispat edemediği gerekçesiyle tazminat isteğinin davalı vekil ... yönünden kabulüne karar verilmiş, davacı vekilinin yalnızca tapu-iptal tescil isteği reddedilen taşınmazlar yönünden yaptığı istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusu esastan reddedilerek verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ...’den kalan taşınmazların intikalinin yapılması için davalı kardeşi ...’ye vekalet verdiğini, ancak vekilin kendisi ile el ve işbirliği içerisinde hareket eden davalılara 11 parça taşınmazı temlik ettiğini, çok sayıda temlikin kısa aralıklarla yapıldığını, temlik edilen kişilerin akraba olduğunu, satışların gerçek olmadığını ve okuma yazma bilmediği için vekaletin geçersiz olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini, olmadığı takdirde ..., ... ve ... nolu parseller yönünden bedele hükmedilmesini istemiştir.
Davalılar, satışların mirasçılar arası taksime dayandığını ve vekilin mirasçıların talimatına uygun hareket ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesince, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve vekaletin geçersiz olduğu iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle tapu iptal-tescil isteğinin reddine, ..., ... ve ... nolu parseller yönünden ise vekilin taşınmaz bedellerini vekil edene ödediğini ispat edemediği gerekçesiyle tazminat isteğinin davalı vekil ... yönünden kabulüne karar verilmiş, davacı vekilinin yalnızca iptal -tescil isteği reddedilen taşınmazlar yönünden yaptığı istinaf başvurusu, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, mirasbırakanı ...’nun ölümü ile intikal eden ve edecek olan taşınır ve taşınmaz mallarla ilgili intikal, satış ve satın alma yetkilerini içeren 26.12.2003 tarihli vekaletname ile davalı kardeşi ...’yi vekil tayin ettiği, vekilin ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlarda 02.10.2009 tarihinde intikal işlemini yaptırdığı, ardından 21.03.2014 tarihinde ilgili taşınmazlarla elbirliği halindeki mülkiyeti paylı mülkiyete çevirttiği, böylelikle anılan taşınmazlarda davacının 1/7 paya sahip olduğu, ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlardaki davacı adına kayıtlı olan 1/7 payın davalı vekil ... tarafından davalı ...’na (davacının erkek kardeşi ...’in oğlu ) 21.05.2014 tarihinde satış suretiyle devredildiği, ... parsel sayılı taşınmazdaki davacı adına kayıtlı olan 1/7 payın davalı vekil ... tarafından davalı ...’na (davacının erkek kardeşi ...’nın karısı ) 21.03.2014 tarihinde satış suretiyle devredildiği, ... parsel sayılı taşınmazdaki davacı adına kayıtlı olan 1/7 payın davalı vekil ... tarafından davalı ...’a ( davacının kız kardeşi ...’nin oğlu ) satış suretiyle devredildiği, davalı ... tarafından da sahip olduğu diğer paylarla ( 53/56 ) birlikte dava dışı 3. kişi ...’e 24.11.2015 tarihinde satış suretiyle devredildiği, 10 (mirasbırakana ait 13/38 hisse üzerinden), 40 ve 140 parsel sayılı taşınmazlarda ise davalı vekil ... tarafından 20.06.2014 tarihinde intikal işleminin yapıldığı, ardından 24.06.2014 tarihinde anılan taşınmazlardaki davacıya ait olan elbirliği payının davalı vekil ... tarafından davalı ...’na satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu"nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Ayrıca; dava açıldıktan sonra da sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş 1086 sayılı HUMK"un l86. ve 6100 sayılı Yasa"nın 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.
Bu usul kuralının kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi gerektiği de açıktır.
Somut olayda, çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazın yargılama sırasında dava dışı üçüncü kişi ...’e temlik edildiği anlaşılmakla, Mahkemece re"sen davacıya seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya kimin yönünden devam edeceğinin sorulması ve sonucuna göre işlem yapılması gerekirken bu husus gözardı edilerek sonuca gidilmiştir
Öte yandan, davacının temliklerin dayanağı olan vekaletnameyi muristen kalan taşınmazların intikali için verdiği, bu vekaletler kullanılarak satışların yapıldığı, dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamına göre davacının taksim iradesi bulunmadığı gibi davacıya verilen bir taşınmazın da olmadığı, diğer yandan davalıların bedel ödeme savunmalarının da kanıtlanamadığı ve adına tescil yapılan davalıların, yakın akraba olup el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri gözetildiğinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığı açıktır.
Hal böyle olunca, öncelikle çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazın yargılama sırasında devredildiği gözetilerek HMK"nın 125. maddesi hükmü uyarınca usuli işlemleri yerine getirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise tapu iptali ve tescil isteği bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenden dolayı 6100 sayılı HMK’nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz eden davacıya geri verilmesine, 27/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.