10. Hukuk Dairesi 2016/18502 E. , 2016/15562 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, aksine kurum işleminin iptali ile maluliyet oranının tespiti ve maluliyet aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında yazılı gerekçelerle davanın reddine, karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada mahkemece ilk kez verilen 10.07.2014 tarihli karar Dairemizin bozma ilamı ile “tüm dosya içeriğine göre sigortalılık başlangıç günü itibarıyla kendisinde malûllük durumu bulunmadığı kanıtlanan davacının yüzde olarak çalışma gücü kayıp oranı, malûllük olgusunun gerçekleştiği tarih ve buna göre aylığın başlangıcı yönünden Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Genel Kurulu’ndan rapor alınmalı, kaybın %60 – 2/3 oranında olduğu anlaşıldığı takdirde 5510 sayılı, en az 2/3 oranında çalışma gücünün yitirildiği saptandığında ise 506 sayılı Kanun hükümleri kapsamında diğer tahsis koşulları irdelenerek elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması” gereğine işaret edilerek bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr.
..., Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. ...’e ..., ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 ..., 1974, sayfa 395 vd.)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada, Mahkemece Dairemizce verilen bozma kararlarına uyulmuş olmasına rağmen, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün olmayıp, özellikle 07.09.2004 tarihli ve 23.09.2004 tarihli raporlardaki tanı ve teşhisler ile davacı hakkında kullanılan tedaviye ilişkin evraklar kapsamında davacıdaki mevcut hastalığın ilerleme hızı ve diğer olabilecek etkenler de dikkate alınarak işe başlama tarihi olan 06.09.2005 tarihi itibari ile mevcut hastalığının maluliyeti gerektirecek şekilde (2/3 oranında) arızaya yol açıp açmayacağı hususunda Adli Tıp Genel Kurulundan yeniden bir rapor alınması ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar tesisi isabetsiz olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 27.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.