10. Hukuk Dairesi 2016/5934 E. , 2016/15567 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 06.05.2009 tarihinde vefat eden eşi üzerinden 5510 sayılı Yasa kapsamında ölüm aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacının murisi eşinin 06.05.2009 tarihinde vefat ettiği, sigortalının ölüm tarihine kadar toplam 490 gün 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı çalışmasının bulunduğu, davacının, vefat eden eşinin 1992-1994 yılları arasında geçen askerliğinin 420 günlük kısmını borçlanarak murisi eşinden ölüm aylığı istediği fakat tahsis talebinin Kurumca reddedildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davacının murisi sigortalının askerlik borçlanmasının, 5510 sayılı kanunun 32/2-a maddesinde belirtilen “900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi bildirilmiş olması” şartının oluşup oluşmadığının belirlenmesinde göz önüne alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 32"nci maddesinin ikinci fıkrasında; ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanacağı öngörülmüştür.
Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.03.2016 tarih ve 2014/10-850 E. 2016/443K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, gerek özel hukuk ve gerekse kamu hukuku alanında, kural olarak her Kanun, yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır.
Sigortalının ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve uygulanması gereken 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun “Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları” başlıklı 32’nci maddesinde ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde ölüm aylığı bağlanacağı düzenlenmiştir.
Maddede geçen ""her türlü borçlanma süreleri hariç""ifadesi sigorta başlangıç tarihinin geriye götürülemeyeceğine ilişkin olmayıp açık bir şekilde borçlanmasız süreyi belirtmektedir.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında somut olay incelendiğinde; 06.05.2009 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı için, hak sahipliği sıfatını ilk kez bu tarihte kazanan davacı hakkında 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, sigortalının borçlanılan süreler gözetilmeksizin hizmet sözleşmesine dayalı prim gün sayısı 900 gün olmadığı gibi, askerlik süresinin borçlanılması durumunda da 1800 prim gün sayısı şartı gerçekleşmeyeceğinden, davacı yönünden 5510 sayılı Kanunun 32"nci maddesine göre ölüm aylığı tahsisi şartlarının gerçekleştiğinden bahsedilemez.
Kabule göre de, davacının talebinin 06.05.2009 tarihinden itibaren aylık bağlanmasına ilişkin olduğu, fakat mahkemece 01.08.2009 tarihinden itibaren aylık bağlanmasına karar verildiği, buna göre de davacının istemine göre kısmen kabulle sonuçlanan davada yazılı şekilde tam kabule ilişkin hüküm kurulması suretiyle karar verilmesi isabetsizdir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, anılan yasal düzenlemeler dikkate alınmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.