22. Hukuk Dairesi 2015/12357 E. , 2016/15860 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı işveren nezdinde alt işveren işçisi olarak kesintisiz çalıştığını, davalı ile alt işverenler arasında muvazaalı bir ilişki olduğunu, iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiğini iddia ederek bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının iddialarının yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalılar arasında asıl alt işveren ilişkisi olduğu, davacının iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğinin işverence ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı KGM’nin davacının taleplerinden sorumlu olup olmadığı ve sorumlu ise sorumluluğunun hangi esasa göre belirleneceği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 2. maddesinin 6. fıkrasında alt işverenlik düzenlenmiştir. Buna göre, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
4857 sayılı Kanun"un 6. maddesinde ise işyeri devri ve bunun iş sözleşmesi ile işçilik alacakları üzerindeki etkisi düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, işyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür. Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
Somut olayda, davacının davalı kurumun alt işverenleri nezdinde çalıştığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre çalışmasının makul sayılamayacak bir ay ve üzeri kesintiler sebebiyle kesintili olduğu anlaşılmaktadır. Davalının asıl işveren olarak sorumluluğunun bulunduğu açıktır. Ancak bu sorumluluk alt işverenler nezdindeki kesintisiz çalışma bakımından geçerlidir. Bir başka ifadeyle davalı asıl işverenin tüm çalışma süresinden sorumlu olabilmesi için işçinin değişen alt işverenler nezdinde kesintisiz bir çalışmasının bulunması gereklidir. Somut olaya fesih tarihi itibariyle yürürlükte bulunmayan 6552 sayılı Kanun’un uygulanması da mümkün değildir.
Mahkemece kesintili çalışmalar ayrı ayrı değerlendirilerek her bir dönem için davacının taleplerinin şartlarının bulunup bulunmadığı incelenmeli ve sonucuna göre davacının talepleri hüküm altına alınmalıdır. Özellikle asıl işveren açısından fasılalı çalışmaların toplanabileceğine dair bir hüküm yer almadığından kesintili çalışmalar toplanarak hesaplama yapılmamalıdır. Belirtilen esaslara aykırı olacak şekilde eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
3-Dava kısmi dava olup mahkemece faiz başlangıcının buna göre belirlenmesi gerekirken bunun yapılmaması da yerinde değildir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 01.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.