Esas No: 2018/6629
Karar No: 2019/4795
Karar Tarihi: 04.07.2019
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2018/6629 Esas 2019/4795 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
.......
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 31.03.2011 havale tarihli dilekçe ile vekil edene ait olan ..... sayılı taşınmazların asliye hukuk mahkemesinin 2006/97 E. - 2007/302 K. sayılı kararı ile kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından tescil harici bırakıldığı, mülkiyet haklarının hiçbir tazminat ödenmeden ihlal edildiği iddiasıyla uğranılan 10.000,00.- TL tazminatın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince iptal tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini, ayrıca tapu kayıtlarının iptal edildiği karar nedeniyle ödenen 10.554,91.-TL yargılama gideri ile 13.768,41.-TL vekâlet ücretinin ödenme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle dava açmış, 02.06.2014 tarihli dilekçe ile harcı yatırılarak talep miktarını arttırmıştır.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur.
Dairece 11.02.2013 gün ve 2012/18204 E.-1679 K. sayılı bozma kararında özetle; “...TMK"nın 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin 818 sayılı Borçlar Kanununun 41. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 60. maddesindeki zamanaşımı kurallarının uygulanma imkanı olmadığı gibi, TMK"nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için de; ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmediği, bu itibarla 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 146.) maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanmasının esas olduğundan, zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilip, davacının gerçek zararının tespiti için öncelikle dava konusu taşınmazların, arsa mı, yoksa arazi mi olduğu belirlenip, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, mahallinde yapılacak keşif sonucunda, taşınmaz arsa vasfında ise emsal karşılaştırması yapılarak; arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak, dava tarihindeki değerinin tespiti için alınacak bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması gerekir...” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kısmen kabulüne ve 16.736.861.-TL tazminatın 10.000.-TL"nin dava tarihinden, 16.726.861.-TL"nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 26/05/2015 tarih ve 2015/4420 E.-4690 K. sayılı ilamı ile bozulmuştur.
......
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “....Anayasasının 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan kanunlarla korunan, 5170 sayılı Kanun ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınan mülkiyet hakkının, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağ ödenmeden, mülkten mahrum bırakmak, mülkiyet hakkına aşırı bir müdahale oluşturmakta olduğu nazara alınarak, tapu işlemlerinin kadastro tesbit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hataların da TMK"nın 1007. anlamında Devletin kusursuz sorumluluğu kapsamında olduğu kabul edilerek, davacı idareye ait taşınmazların kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kayıtlarının iptal edilmesi nedeniyle tazminata hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak; tapu kaydının iptali ile davacı tarafın malvarlığında oluşan gerçek zarara ilişkin tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerledirme tarihi zararın meydana geldiği tarih olup, bu tarihe göre taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, taşınmazların bulunduğu mahalle, mevkii, konum ve alan gibi soyut belirlemeler ile tazminat miktarının belirlenmesi doğru değildir. Eksik inceleme ve araştırmaya dayalı bilirkişi raporları hükme dayanak alınarak karar verilemez.
Bu nedenle; mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği 17.04.1998 gün ve 1996/3-1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı ve Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı gözetilmek suretiyle belirlenecek taşınmazın niteliği arsa olarak belirlenir ise, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihi tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği 27.10.2008 tarihi olduğundan, bu tarihten önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren, emsal ile dava konusu taşınmazların eksik ve üstün yönlerinin karşılaştırıldığı rapor alınması,
Taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmazlara yönelik olarak, sulu olup olmadıkları, yerleşim alanlarına uzaklıkları, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, iptal kararının kesinleştiği 27.10.2008 tarihine göre hesaplanmalı, taşınmazların varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre hesaplattırılmalı, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararları saptanması gerekirken eksik inceleme ve araştırılma sonucu verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.
Ayrıca; davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde, yargılama harcının kabul ve ret oranına göre belirlenmemesi ve reddedilen bölüm yönünden Hazine yararına vekâlet ücretine hükmedilmemesi de doğru olmadığından, bu yöne ilişkin de hükmün bozulması gerekmiştir...” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulü ile dava konusu taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmaları sebebi ile 21/01/2016 havale tarihli bilirkişi raporunda belirtilen 11.220.092,70.-TL tazminatın 10.000,00.-TL"nin.....
dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte kalan 11.210.092,70 TL"nin ise ıslah tarihi olan 03/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş hüküm davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine Dairenin 16/02/2017 gün ve 2016/12845-2017/1240 E. K sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında "mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; bozmadan sonra ıslah yapılıp, yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 Esas - 2016/1 sayılı kararı ile “Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK’nın değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
Buna göre, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Somut olayda davacı dava dilekçesi ile 10.000.-TL tazminat talep etmiş, 02.06.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile talep miktarını 20.683.789,00.- TL’ye artırmış ise de;ıslah tarihinden evvel verilen hüküm, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 11.02.2013 tarihli kararı ile bozulmuştur. Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde talep ettiği tazminat miktarı dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanlış değerlendirme ile Yargıtay bozma ilamından sonra yaptığı ıslah talebi dikkate alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırıdır.
Islah öncesinde talep edilen miktar açısından ise; mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmeden karar verilmiştir. Mahkemece dava konusu taşınmazların niteliğine belirlemeye yönelik araştırma yapılırken değerlendirme tarihi ( tapu iptal ve tescil kararının kesinleştiği tarih olan 27/10/2008) belirtilmemiş, dava konusu taşınmazların imar planına hangi tarihte alındığı, belediyenin hangi hizmetlerinden yararlandığı, etrafının meskun mahal olup olmadığı değerlendirme tarihi nazara alınmak sureti ile belirlenmemiştir.
Ayrıca dava konusu taşınmazların arsa niteliğinde olduğu kabul edilmek sureti ile emsal metoduna göre değer belirlemesi yapılmışsa da emsal alınan taşınmazın tapu kaydı, satış akit tablosu, emsal taşınmaz ile çekişmeli taşınmazlara ait ........tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenmeden hüküm kurulmuş, tazminata konu 1171 parselin üzerinde tek katlı 169,44 m2 alanlı bina olduğu bilirkişilerce belirtilmiş, eksik inceleme ve arştırma ile hüküm kurulamaz.
O halde mahkemece zararın meydana geldiği tarihe göre tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
.......
Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup (değerlendirme tarihi esas alınarak) alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde (tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte) arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazların arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan .. payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise,..... resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir .
Hal böyle olunca çekişmeli taşınmazların tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihte yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihteki gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. "hususlarına değinilmiştir.
Yargılama sırasında dava ile mahkemenin 2018/102 E sayılı dosyası ile birleştirilmiş, birleşen dosyada davacı ... ek dava ile fazlaya ilişkin saklı tuttukları 9.825,394 tl nin 27/10/2008 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
.......
Mahkemece: asıl dava ve birleşen davanın kabulü ile asıl davada 10.000,00 TL tazminatın, birleşen mahkememizin 2018/102 Esas - 2018/72 Karar sayılı dosyasında 9.825.934,00 TL tazminatın tapu iptalinin kesinleştiği 27/10/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına
04/07/2019 gününde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.