Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/3731
Karar No: 2015/27608
Karar Tarihi: 06.10.2015

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2015/3731 Esas 2015/27608 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2015/3731 E.  ,  2015/27608 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
    DAVA : Davacı asıl davada, kıdem tazminatı ile hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, ücret alacaklarının ödetilmesine, davalı-karşı davacı; karşı davada ise ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
    Yerel mahkemece, davanın asıl davanın kısmen kabulüne karşı davanın reddine verilmiştir.
    Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    A) Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı iş yerinde 04/02/2002 tarihinden 22/11/2008 tarihine kadar makine bakım ustası-formen olarak çalıştığı, son aldığı maaşın 3.250 TL olduğunu, müvekkilinin işe girdiği ilk tarihten itibaren Cumartesi günleri dahil haftada 6 gün 08:30-21:30 saatleri arasında çalıştığını, işlerin yoğun olduğu dönemlerde hafta tatili kullandırılmaksızın normal mesai saatinden en az 2-3 saat fazla çalıştırıldığını, ayrıca Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalıştırıldığını ileri sürerek, kıdem tazminatı, hafta tatili alacağı, genel tatil ücreti ve fazla çalışma alacaklarını istemiştir.
    B) Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacının tüm talepleri dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, davacının müvekkili şirkette 01/07/2002 tarihinde makine bakım formeni olarak çalışmaya başladığını ve kendi isteğiyle 28/10/2008 tarihinde özel nedenlerden dolayı istifa ettiğini ve 04/11/2008 tarihinden görevinden ayrıldığını, aynı dönem de 80"e yakın işçinin istifa ettiğini yapılan araştırmada başka bir iş yerinde işe başladıklarının anlaşıldığı, davacının şirketten ayrıldıktan 7 gün sonra ... de çalışmaya başladığını şirketi yarı yolda bırakıp gittiğini, bu sebeple dava dilekçesindeki haklı sebeplerle fesih edildiğinin gerçeği yansıtmadığını, hiçbir haklı sebep olmadığını, davacının istifa edip aynı sektörde rakip firma ...."de çalışabilmek olduğunun açık ispatıyla birlikte istifadan yaklaşık 4 yıl sonra bu davayı açmasının kötüniyetinin göstergesi olduğunu, ayrıca davacının mesai iddialarının gerçek dışı olduğu müvekkil şirkette 3 vardiya çalışıldığını 21:30 dan sonra çalışmanın mümkün olmayacağını, davacının maktu ücretle çalışan bir kişi olduğundan herhangi bir fazla mesai ve hafta veya genel tatil ücreti almadığını savunarak ve davacı karşı davalı olarak ibraz ettikleri dilekçe ile 28/10/2008 tarihinde istifa dilekçesini müvekkil şirkete ibraz ettiğini, iş kanunun 17. Maddesi (d) bende uyarınca istifa eden işçinin çalışma süresine göre 56 günlük ihbar tazminatı ödenmesi gerekirken ihbar önellerine uymadan ve bedelini de ödemeden işten ayrıldığını, davalı-karşı davacı müvekkili şirketin, davacı-karşı davalı işçiden ihbar tazminatı alacağı doğduğunu ileri sürerek 7.332,38 TL ihbar tazminatını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece özetle;toplanan deliller,bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının davalıya ait işyerinde 01/07/2002 - 04/11/2008 tarihleri arasında hizmet akdiyle çalışmış olduğu, 28/10/2008 tarihli istifa dilekçesi ile özel nedenlerinden dolayı ayrılmak istediğini beyan ettiği, davalı iş yerinde vardiyalı çalışma olduğu ancak davacının vardiyalı çalışmadığı, ıslah tarihi itibariyle zamanaşımına uğramamış 1.000 TL genel tatil ücreti alacağının bulunduğu, zamanaşımına uğramamış 2.000 TL fazla çalışma ücreti alacağının bulunduğu, bir kısım ücretlerinin ödenmemesi sebebiyle iş akdinin haklı nedenle fesh edilmiş olması sebebiyle davacının kıdem tazminatına hak kazanmış olduğu, yıllık izin ücreti alacağının bulunmadığı, 800 TL hafta tatili ücreti alacağının bulunduğu, iş akdinin davacı tarafından haklı nedenle fesh edilmiş olması sebebiyle karşı davacının ihbar tazminatı alacağının bulunmadığı, anlaşılmış olmakla asıl davanın kısmen kabulü, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
    D) Temyiz:
    Kararı taraflar temyiz etmiştir.
    E) Gerekçe:
    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı-karşı davalı vekilinin tüm,davalı-karşı davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- Taraflar arasında iş akdinin davacı karşı davalı tarafından feshinin haklı olup olmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Mahkemece davacı karşı davalının bir kısım ücretlerinin ödenmemesi sebebiyle iş akdini haklı nedenle fesh etmiş olması sebebiyle kıdem tazminatına hak kazanmış olduğu, yıllık izin ücreti alacağının bulunmadığı, hafta tatili ücreti ,genel tatil ve fazla çalışma ücreti alacağının bulunduğu, iş akdinin davacı tarafından haklı nedenle fesh edilmiş olması sebebiyle karşı davacının ihbar tazminatı alacağının bulunmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü, karşı davanın ise reddine karar verilmiş ise de; bu kabul dosya kapsamı ile uyuşmamaktadır.
    Somut olayda davacı hizmet akdini 28.10.2008 tarihli el yazılı istifa dilekçesi ile sona erdirmiştir.Davacı karşı davalı istifa dilekçesinde özel sebeplere dayanmış olmakla iş hukuku açısından haklı bir fesih sebebi bildirmemiştir.
    Davalı karşı davacı işveren davacının istifa ederek işten ayrıldığını ve benzer şekilde dava açan işçiler ile birlikte rakip firmada çalışmaya başladığını,istifanın haklı bir nedene dayanmadığı ve diğer işçilik alacakları açısından davacı karşı davalının ibraname verdiğini savunarak, davanın reddini ve karşı davasında ihbar tazimnatını talep etmiştir.
    Dosyadaki bilgi ve belgelerden ve ...İş 2014/14209,14210 Esas sayılı ve ....İş Mahkemesi"nin 2014/13447,13448,24493,27606 Esas sayılı ve bu mahkemenin dairemizce de temyiz incelemesi yapılan 2015/3729,3730,3786 ve 3787 Esas sayılı diğer dosyalarının kararlarından ve bu dosyalardaki saptamalardan, davacının diğer işçiler gibi davalı işverenle aynı şekilde faaliyet gösteren rakip fima ...."de çalışmak amacıyla istifa ettiğinden davacı karşı davalının kıdem tazminatı talebinin reddine ve davalı karşı davacının karşı davasında talep ettiği ihbar tazminatının kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
    3-Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
    İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununun 19 uncu maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.
    Sözü edilen yasal düzenleme, sadece işçinin alacaklı olduğu durumlar için işçi yararına kısıtlamalar öngörmektedir. İşverenin cezai şart ve eğitim gideri talep ettiği yine işçinin vermiş olduğu zararın tazminine dair uygulamalarda ve hatta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde işçinin işverene borçlu olduğu durumlarda, taraflar, herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın işçinin borçlarını ibra yoluyla sona erdirebilirler.
    Değinilen maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri tazminat ve alacaklar dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün haklar yönünden uygulanır.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.
    İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
    a)-Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 15.10.2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K.).
    b)-İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez (Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K).
    c)-İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
    Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
    İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir (Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K). Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
    d)-İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K).
    e)-Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.). Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K.).
    f)-Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır (Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K.). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K).
    g)-Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666 K).
    h)-İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K). Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
    İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (Yargıtay HGK. 27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31 K. ; Yargıtay 9.HD. 13.7.2010 gün, 2008/33764 E, 2010/23201 K.).
    Somut olayda ibraname ile davalı karşı davacı tarafın savunmaları çelişmemektedir.Davacı karşı davalı ibranamenin kendisinden irade fesadı sonucu alındığını ispat edememiştir.Mahkemece fazla çalışma,genel tatil ve hafta tatili alacakları yönünden ibranameye değer verilerek bu taleplerin reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    F) Sonuç:
    Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 06.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi