3. Hukuk Dairesi 2016/3740 E. , 2017/15225 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet alacağı ve çeyiz davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın tespit talebi ve ziynet alacağı yönünden reddine, diğer talepler yönünden kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, düğünden önce kendisine mehir olarak bir takım eşyalar ile 100 gr altın vaadedildiği halde altının hiç alınmadığını, şahsi eşya olarak da (bir kısım eşyalar ile birlikte) 1 adet 22 ayar 20 gr bileziğin babası tarafından takıldığını, 3 adet cumhuriyet altını, 6 adet yarım altın, 2 adet çeyrek altının ise düğünde hediye olarak takıldığını, davacıya ait olan bu şahsi eşyalardan altın olanların davalı tarafından “çalınır kasaya koyacağım” diyerek alındığını bir daha da geri verilmediğini ileri sürerek; mehir senedindeki eşyaların ve şahsi eşyalar adı altında belirttiği altın ve eşyaların kendisine ait olduğunun tespitiyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; mehir türündeki eşyalar için 11.400 TL, şahsi eşyalar için 8.045 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, evlilikleri boyunca davacının küserek evi terketmeyi alışkanlık haline getirdiğini, davacının evi en son terkedişinde babasının evine ziyaret amacıyla gidip geri gelmediğini mehir senedinde kendisinin imzası ve dolayısı ile sorumluluğunun olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte bedellerinin de yazılı olmadığını, davacının şahsi eşyalar listesinde yazılı eşyalardan bir kısmını getirmediğini, bir kısmını da baba evine giderken götürdüğünü savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; eda davası açılabilecek durumlarda tespit davası açmakta davacı tarafın menfaati olmadığından davacının eşyaların aidiyetinin tespitine ilişkin talebinin reddine, bir kısım şahsi eşyalar ile ilgili talebin kısmen kabulüne, mehir senedine dayalı olarak açtığı 100 gr altın bedeline ilişkin talebin husumet yönünden reddine, 1 adet 22 ayar 20 gr altın bilezik, 3 adet Cumhuriyet altını, 6 adet yarım altın, 2 adet çeyrek altının bedeline ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş; karar süresi içerisinde davacı vekili yönünden 100 gr mehir altını ve şahsi eşya kapsamındaki altınlar yönünden temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının şahsi eşyalar kapsamında saydığı 1 adet 22 ayar 20 gr altın bilezik, 3 adet Cumhuriyet altını, 6 adet yarım altın ve 2 adet çeyrek altın talebi yönünden yapılan incelemeye gelince;
Dava, düğünde davacının babası ve diğer davetliler tarafından takılan ziynetlerin iadesi istemine ilişkindir.
TMK 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
Öte yandan ileri sürdüğü bu olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kişi iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.
Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafından kanıtlandığı taktirde koca bu eşyaları iadeden kurtulur.
Somut olayda; 26.10.2015 havale tarihli CD çözümüne dayanan bilirkişi incelemesinde davacıya babası tarafından 1 adet 22 ayar 20 gr bilezik takıldığı, davetliler tarafından da epeyce bir miktar para ve hediye altın takıldığı, kırmızı bir kurdelaya dizili 7-8 adet altın takıldığı belirtilmiştir.
Her ne kadar davalı, davacının düğünde takılan eşyaları müşterek haneye getirmediğini beyan etmiş ise de; davacı tanığı babası ... ifadesinde “Evlenirken davacı kızım hem nişanda hem düğünde takılan altınları götürdü. Kızım evlendikten 3-4 ay sonra baba evine geri geldi. O zaman altınlar üzerindeydi, o gelişinde kızım 3 ay kaldı, davalı geldi bir daha yapmayacağını söyleyerek kızımı götürmek istedi, kızım da altınları bize bırakıp eşiyle birlikte geri döndü. Kızım gittikten 10 gün sonra kayınpederi davacı kızımı tarlada çalıştığımız yere bıraktı, kızım; eşinin kendisine eziyet ettiğini altınları alacağını söyledi; bir kısmını bırakmasına söylediysek de hepsini götürmek istediğini söyledi, bende altınlarla beraber kayınvalidesinin kapısının önüne bıraktım. Daha sonra oğlum askerden geldiğinde davacı kızımı arabaya bindirip göndermişler, geri geldiğinde ise üzerinde altınlar yoktu.” şeklinde beyanda bulunmuş, diğer tanık annesi ...’da aynı şekilde beyanda bulunmuştur. Birbirini doğrulayan ifadeler ile düğünde takılan çeyreklerin toplanarak 3 adet Cumhuriyet, 6 adet yarım yapıldığı bildirilmiştir.
Bu durumda davacı kadına düğünde takılan altınların davalı koca evinde kaldığı tanık beyanları ile ispatlandığı gözönüne alınarak davanın bu altınlar yönünden kabulüne karar vermek gerekirken davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmak suretiyle ve davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.