3. Hukuk Dairesi 2016/4664 E. , 2017/15229 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; dava konusu iki parsele zilyet olarak yerleştiğini, ev, tüp deposu ve futbol sahası inşa ettiğini, ağaçlar dikerek taşınmazları imar ve ihya ettiğini, malik sıfatıyla zilyet konumunu bugüne kadar sürdürdüğünü, taşınmazların kadastro mahkemesi kararı ile 1/2’şer hisse ile davalılar ... ve ... adına tescil gördüğünü, daha sonra taşınmazların diğer davalı şirkete satıldığını, malik davalının taşınmazdaki davacının yaptığı yapıları yıktığını, davalılarının sebepsiz zenginleştiklerini belirterek, taşınmazların bedelinin davalılar ... ve ..."dan ayrı ayrı alınarak dava tarihindeki değeri ve uygulanacak en yüksek faiz ile birlikte ödenmesine, taşınmazlar üzerinde yapılan futbol sahası, tüp deposu, ağaçlar ve ev ile birlikte tüm muhtesatlarının bedelinin mahkemece tespit edilerek dava tarihindeki değeri ile en yüksek yasal faiz eklenerek davalı ... Turim İnş. Tah. Tic. Ltd. Şti"den işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Türk Medeni Kanunu"nun 722/1.maddesi gereğince; “Bir kimse kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda kendisinin ya da bir başkasının malzemesini kullanırsa, bu malzeme arazinin bütünleyici parçası olur. 2.fıkra hükmüne göre; ancak, sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesi aşırı zarara yol açmayacaksa, malzeme sahibi, gideri yapıyı yaptırana ait olmaz üzere bunların sökülüp kendisine verilmesini isteyebilir. 3.fıkra hükmüne göre de; Aynı koşullar
-2-
altında arazinin maliki de, rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan malzemenin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebilir."
Aynı Kanunun 723.maddesi gereğince ise; “Malzeme sökülüp alınmazsa arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür. Yapıyı yaptıran arazi maliki iyiniyetli değilse hakim, malzeme sahibinin uğradığı zararın tamamının tazmin edilmesine karar verebilir. Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse, hakimin hükmedeceği miktar bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir.”
Bu bağlamda davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesinde, 14.02.1951 tarih ve 1949/17-1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca davacının iyi niyetli olup olmadığının mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulması gerekir.
Bu bilgiler ışığında somut olayı irdelediğimizde; her ne kadar mahkemece muhdesatların davacı tarafından yapıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle talebin reddine karar verilmişse de, dinlenen tanıklar ve mahalli bilirkişiler evin davacı tarafından yapıldığı yönünde beyanda bulunduklarından, evin davacı tarafından yapıldığının kabulü gerektiği, ancak davacının kendisine ait olmayan taşınmaz üzerine inşa ettiği ev için iyiniyetli olmadığı, buna göre de sadece TMK"nın 723/3.maddesi gereğince asgari levazım bedelini davalıdan talep edebileceği açıktır.
Gerek öğreti ile gerekse sapma göstermeyen uygulama ile asgari levazım değerinin yapı ve eklentilerinin yapımında kullanılan tüm malzemelerin işçilik ve yapımcı kârı gibi unsurlar gözetilmeksizin piyasadaki en düşük değerlerinden, yapım yılı veya yıllarına göre yıpranma düşüldükten sonra elde edilecek miktar şeklinde benimsenmiş bulunmaktadır.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurularak, asgari levazım bedeli konusunda uzman ve ehil bilirkişiden rapor alınıp, hesaplanacak bu bedel üzerinden davanın kabulü gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.