3. Hukuk Dairesi 2016/5181 E. , 2017/15231 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar asıl davada; muris ... tarafından tanzim edilen ... Noterliğinin 25/04/2008 tarih ve 351 yevmiye numaralı vasiyetnamesinin, vasiyetname şartlarına uygun olmadığını, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte ..."ın 98 yaşında olduğunu, vasiyet edenin ayırt etme gücünden yoksun bulunduğunu, her türlü hata, hile ve desiseye açık olduğunu, vasiyetnamenin miras bırakanın iradesi aleyhine düzenlenme ihtimalinin yüksek olduğunu, vasiyet alacaklısı lehine sağlığında kendi oturduğu evini ve evin bulunduğu arsayı tasarrufta bulunmasını gerektirir hiçbir neden bulunmadığını belirterek, vasiyetnamenin iptalinine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davacılar birleşen davada; muris ... tarafından tanzim edilen ... Noterliğinin 15/03/2007 tarih ve 241 Yevmiye numaralı vasiyetnamesinin, vasiyetname şartlarına uygun olmadığını, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte ..."ın 98 yaşında olduğunu, vasiyet edenin ayırt etme gücünden yoksun bulunduğunu, her türlü hata, hile ve desiseye açık olduğunu, vasiyetnamenin miras bırakanın iradesi aleyhine düzenlenme ihtimalinin yüksek olduğunu, vasiyet alacaklısı lehine sağlığında kendi oturduğu evini ve evin bulunduğu arsayı tasarrufta bulunmasını gerektirir hiçbir neden bulunmadığını belirterek, vasiyetnamenin iptalinine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalılar; davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece; Adli Tıp Kurumu raporunda ..."ın akit tarihinde hukuki ehliyetine haiz olduğu gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme ve değerlendirme ve ayırtedebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim, Medeni Kanununn "fiil ehliyetine sahip olan kimse kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir" biçimindeki 9.madde hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış; 10.maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak
ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek "ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır" hükmünü getirmiştir. "Ayırtım gücü eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, 13.maddesinde "yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl
-2-
hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir" denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca; ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanunun 15.maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmama nedeniyle kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere yapacağı işlemlere sonuç bağlanamaz.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımdan doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, tıbbi belge, film grafilerinin eksiksiz getirilmesi zorunludur.
Bunun yanında, her ne kadar, HMK.nun 282.maddesinde belirtildiği gibi bilirkişilerin "rey ve mütealası" hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, akıl zayıflığı gibi psikolojik nedenlerin belirlenmesi çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması, kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanununun 409/2 maddesi akıl hastalığı ve akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak gerekir.
Ehliyetsiz kişilerin yaptığı vasiyetnameler kendiliğinden batıl olmaz.
Somut olayda; mahkemece asıl davada iptali istenen ... Noterliğinin 25/04/2008 tarih ve 351 yevmiye numaralı vasiyetname yönünden vasiyetname tanzim tarihi itibariyle murisin hukuki ehliyete haiz olup olmadığının tespiti yönünden gerekli inceleme yapılmış ve sonucuna göre karar verilmişse de, birleşen davada iptali talep edilen ... Noterliğinin 15/03/2007 tarih ve 241 Yevmiye numaralı vasiyetnamenin tanzim tarihi itibariyle de murisin hukuki ehliyete haiz olup olmadığı yönünden Adli Tıp Kurumundan rapor alınıp, davacı tarafın iddiaları değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın HUMK 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.