3. Hukuk Dairesi 2017/12365 E. , 2017/15361 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 07.11.2017 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; taraflardan kimsenin gelmediği anlaşılmakla işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, tarafların kardeş olduğunu, davalının 17.10.2000 tarihli protokolle 7 parseldeki hissesini toplam 5.000 TL bedelle kendisine sattığını, bedelin 2.500 TL"sinin peşin ödendiğini, kalan bedelin senet karşılığı taksitlendirildiğini, tümünün ödendiğini, 400 TL bedelli son senet ödenmek istendiğinde davalının bedeli almadığı ve satışın gerçekleşmediğini ileri sürerek; ödenen toplam 4.600 TL ile dava tarihindeki işlemiş faiz miktarı 12.783,64 TL olmak üzere toplam 17.383 TL"nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, geçersiz sözleşme nedeniyle BK"nun 125.maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımının gerçekleştiğini, iddiaların yersiz olduğunu savunarak; davanın zamanaşımı nedeniyle ve esastan reddini dilemiştir.
Mahkemece; ödenen son senedin 25.04.2001 tarihinde ödendiği iddia edilmiş olup, dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, 25.05.2001 tarihli son senedin ödenmediği ve bu senet dolayısıyla alacak iddiasında bulunulmadığı davacının buna ilişkin beyanlarına itibar edilemeyeceği gerekçesi ile, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 16.05.2013 tarih 2013/4991 E.-2013/8301 K.sayılı ilamı ile, ""...Taraflar arasında düzenlenen 17.10.2000 tarihli adi sözleşme ile davalı tarafından davacıya toplam 5.000 TL bedel karşılığı 73 m²"lik hissenin satıldığı, peşin alınan 2.500 TL"den geriye kalan miktarın 25.11.2000 tarihinde başlayarak 25.01.2001 tarihine kadar her ay 350 TL, son ay 400 TL olarak ödenmesinin kararlaştırıldığı, en son 25.04.2001 tarihli senedin ödendiği ve 25.05.2001 tarihli 400 TL bedelli senedin ödenmediği konusunda ihtilaf bulunmaktadır.
Bu durumda, ifanın imkansız hale geldiği tarihin, son taksidin ödenme tarihi olan 25.05.2001 olduğu ve zamanaşımına ilişkin BK. 125.maddesinde öngörülen 10 yıllık sürenin 25.05.2001 tarihi esas alınmak suretiyle belirlenmesi ve dava tarihi itibariyle (11.05.2001) henüz 10 yıllık zamanaşımı süresi gerçekleşmediği gözetilerek, zamanaşımı def"inin reddi ile işin esasının incelenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir..." gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulü ile 4.600 TL asıl alacak 11.747,37 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 16.347.37 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairemizin 23.06.2015 gün ve 2015/1200 Esas- 2015/11616 Karar sayılı ilamı ile ".... geçersiz satış sözleşmesi nedeni ile ödenen bedelin davacıya iadesine karar verilmesi yönündeki değerlendirmede bir isabetsizlik yoktur. Ancak, davacı taraf, geçersiz sözleşmeye göre talepte bulunmakla; satış bedeli olarak davalıya yapılan ödemenin ifanın imkansız hale geldiği tarihteki(12.05.2011 tarihindeki) güncellenmiş değerine hükmedilmesi gerekirken, hatalı bilirkişi raporuna dayalı olarak, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir...." gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda yeniden yapılan yargılama sonucunda; Davanın kısmen kabulü, 6.440,68 TL"nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ifanın imkansız hale geldiği tarih 25.05.2001 olarak kabul edilmiş ve satış bedeli olarak davalıya yapılan ödemeler bu tarih itibariyle güncellenmiştir. Oysa ki, Dairemizin 23.06.2015 gün ve 2015/1200 Esas- 2015/11616 Karar sayılı ilamı ile ifanın imkansız hale geldiği tarih 12.05.2011 olarak belirlenmiş ve bu tarihteki güncellenmiş değerine hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karşın, bozma ilamına uygun olmayan bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2)Bozma nedenine göre, davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.