Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/10368
Karar No: 2020/2313

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/10368 Esas 2020/2313 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2017/10368 E.  ,  2020/2313 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili yerel mahkemeye vermiş olduğu 14/04/2016 havale tarihli dava dilekçesi ile, müvekkili ... adına kayıtlı bulunan ...ili, ...ilçesi, ... köyü, ...mevkii, 23 pafta, 845 sayılı parsel de kayıtlı tarla vasıflı taşınmazı 28/03/2011 tarihinde ...Tapu Sicil Müdürlüğünde ...isimli şahsa sattığını, satışın tapu kaydındaki resmi kayıtlarda parselin tamamının 2000 m2 olarak yapıldığını ve tapunun tamamının 2000 m2 olarak davalıya tescil edildiğini, satıştan bir süre sonra yeni malik davalının satışı yapılan parselin yüzölçümünü kadastro kayıtlarına göre yeniden ölçüm yaptırarak düzelttirmek için işlem yaptığını ve bu kez müvekkilinin 2000 m2 olarak satış yaptığı parselin yüzölçümünün gerçekte 3.979 m2 olduğunun ortaya çıktığını, MK"nın 1007 maddesine göre tapu sicil kayıtlarının tutulmasında Devletin yasal sorumluluğunun mevcut bulunduğunu ve müvekkilinin haksız şekilde, gerçekte 3979 m2 olması gereken tapusunu 2.000 m2 zannederek bu miktar ve bedel üzerinden satmak durumunda kalmasına sebebiyet verildiğinden, uğradığı zararın tazmininden kayıt hataları sebebi ile Devletin sorumluluğunun sabit olduğunu belirterek müvekkilinin tevhid öncesi ...ili, ...ilçesi, ..., ...mevkii, 23 pafta 845 parselde (tevhid sonrası yeni 424 ada 25 parselde) tapuya kayıtlı taşınmazın gerçek yüzölçümü üzerinden 1.979 m2"lik fark kısmının bedelsiz ve haksız olarak elinden çıkmasına sebebiyet verildiğinden haksız olarak kaybedilen 1.979 m2 arsanın karşılığı dava tarihindeki güncel bedelinin davalı idareden alınarak dava tarihi itibari ile yasal faizleri ile birlikte fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere ve şu an belirsiz nitelikte alacağının bilirkişi incelemesi sonrası belirlenecek tutar üzerinden talep olunmak kaydı ile şimdilik 10.000 TL olarak tarafına ödenmesini talep ve dava etmiştir.
    İlk derece mahkemesi tarafından, davacının yüzölçümünün düzeltilmesi talebi ile idareye müracaatı veya tapuda yüz ölçümü düzeltme davası açmak suretiyle mevcut hatanın düzeltilmesi mümkün iken bu yönde bir başvurusunun bulunmadığı, bilahare dava dışı ..."nın yüzölçümü hatası nedeniyle idareye müracaatı sonucu dava konusu taşınmazın yüzölçümünün değişmesi nedeniyle TMK’nın 1007. kapsamında Devletin sorumluluğundan söz edilemeyeceği anlaşıldığından davacının davasının reddine karar verilmiş, hükmün davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesince, davacının sebepsiz zenginleşene karşı dava açma imkanının bulunduğu davacının Hazineye karşı dava açmayacağı gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş bu hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesi uyarınca yapılan çalışma sonucu davaya konu 845 nolu parselin 2000 m2 olan yüzölçümünün 3.973,96 m2 olarak düzeltilmesinden kaynaklanan TMK’nın 1007. maddesine dayalı tazminat davasıdır.
    Tüm dosya kapsamından, ... köyü, ...mevkiinde bulunan 23 pafta 845 nolu parselin, 1957 yılında yapılan arazi kadastro sırasında 2000 m2 yüzölçümü ile tespit edildiği, intikal ve taksim sonucu davacı adına tescil edildiği, intikal sırasında taşınmazın yüzölçümünün 2000 m2 olarak dikkate alındığı, davacı ...’ın 28/03/2011 tarihinde taşınmazı Murat Yazıcı’ya sattığı, Murat Yazıcı’nın 31/05/2011 tarihinde ...’a sattığı, ...’ın ise 24/06/2011 tarihinde taşınmazı ...’ya sattığı, taşınmazın yüzölçümü 11/06/2012 tarih 1454 yevmiye numaralı işlemle, 1458 sayılı genelge uyarınca yapılan işlemle 3973,96 m2 olarak düzeltilmiştir .
    Tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak, birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur. Ancak anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğu için öncelikle bir zararın bulunması ve bu zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı olması gereklidir.
    Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, ayın hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
    Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (ayni) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukukî duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.
    4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Bu sorumluluğa ilişkin olarak kusursuz sorumluluk/tehlike sorumluluğuna ilişkin kurallar uygulanacak olup, Devlet tapu sicilinin tutulmasından ileri gelecek bütün zararlardan asli olarak sorumludur. Bu sorumluluktan söz edebilmek için, tapu sicilinin tutulmasında görevli memurun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zarara neden olan sonuç arasında illiyet bağının varlığı gerekmekle birlikte, eylemin kusura dayanıp dayanmamasının bir önemi bulunmamakta, kusur yalnızca Devletin görevli memura rücu etmesi yönünden önem taşımaktadır. Bu madde ile düzenlenen Devletin kusursuz sorumluluğu, bir tehlike sorumluluğu niteliğinde (HGK 05.10.1955 gün ve 1955/4-58 Esas, 1955/64 Karar sayılı; 29.06.1977 gün ve 1977/4-845 Esas ve 1977/655 Karar sayılı; 24.09.2003 gün ve 2003/4-491 Esas ve 2003/487 Karar sayılı; 19.04.2006 gün ve 2006/4-113 Esas ve 2006/205 Karar sayılı; 09.05.2007 gün ve 2007/4-212 Esas, 2007/261 Karar sayılı kararları) olduğundan, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Tapu sicilinin tutulmasında kişi çıkarlarının korunması bakımından uyulması gereken kurallar tapu mevzuatı ile sınırlı olmayıp, bu mevzuat dışındaki hukuk kurallarına ve hukukun genel ilkelerine de uyulması gerekmektedir. Tapu müdür ya da memurlarının ihlal ettikleri hukuk kuralları ister genel olsun ister salt sicilin tutulmasıyla ilgili olsun her iki halde de ortaya çıkan sonuç tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmuş olmasıdır (Dr.Lale Sirmen, Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan Devletin Sorumluluğu, Ankara, 1976 Sh. 63 vd). Bu nedenle sicilin hukuka uygun tutulması kavramı tapu mevzuatına uygunlukla sınırlı bir kavram olmayıp, hukukun genel ilkelerine uygunlukta gerekmektedir. Bunun dışına çıkan her hukuka aykırı davranıştan Devletin sorumluluğu asıldır. Dava konusu taşınmazın gerçek miktarından daha az yüzölçümü ile tapuya kaydedilmiş olması nedeni ile tapu sicilinin tutulmasında bir hata olduğu, davacının taşınmazı gerçek yüzölçümünden daha küçük yüzölçümü ile satmış olması nedeni ile zarara uğradığı sabit olup davacının, hem sebepsiz zenginleşme ilkesine dayanarak taşınmazı satın alan kişiye dava açma, hem de tapu sicilini hatalı tutan Hazineye karşı TMK’nın 1007. maddesine dayalı açma imkanı vardır, davacı bu iki yoldan birini seçebileceği gibi her iki sebebe dayanak dava açabilecektir.
    Tüm bu açıklamalar sonucunda somut olaya bakıldığında; davacının TMK"nın 1007. maddesine dayalı olarak eldeki davayı açtığı, davacının zararın tapuda yapılan düzeltme işlemi ile ortaya çıktığı gözönüne alınarak düzeltmenin yapıldığı tarih itibari ile davacının zararının belilenmesi gerekirken davacının sebepsiz zenginleşene karşı dava açma imkanı olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
    Bundan başka; Medeni Kanunun 1007. maddesi gereğince açılan davalarda, davalı sıfatı Hazinenin olup, tapu sicil müdürlüğüne izafeten Hazinenin davalı gösterilmiş olması temsilcide yanılma olup, temsilcide yanılmanın hukuki yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.
    Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu sicil müdürlüğü değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu sicil müdürlüğüne yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması da doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, dosyanın 6100 sayılı HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 01/07/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi