20. Hukuk Dairesi 2014/139 E. , 2014/2472 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında Kızlıca Köyü 105 ada 520 parsel sayılı 1302,28 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece davanın reddine ve 105 ada 520 parselin tespit gibi tesciline karar verilmiş; davacı Hazine tarafından temyiz edilmekle hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01/07/2010 tarihli ve 2010/6510 E - 9416 K sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: "Mahkemece, yerel bilirkişi ve tanık beyanları, ziraat uzmanı bilirkişi raporuyla çekişmeli parselin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığı ve davacı gerçek kişi yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunun belirlendiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmişse de, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı yöntemince araştırılmamıştır.
Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.
O halde; mahkemece, öncelikle en eski tarihli memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğrafı ile amenajman planı getirtilmeli, çekişmeli parselin bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı sorularak yapılmış ise orman kadastrosuna ilişkin işe başlama, çalışma ve sonuçların askı ilan tutanakları ile çekişmeli yeri orman sınır noktaları ile birlikte gösteren orman kadastro haritası, çekişmeli parselin komşuları olan taşınmazların kadastro tesbit tutanakları ve var ise dayanakları getirtilmeli, orman tahdidinin kesinleşip kesinleşmediği belirlenmeli, daha sonra serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir uzman orman yüksek mühendisi bulunamadığı takdirde bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak iki kişilik bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak keşifte, kesinleşmiş tahdit haritası ve kadastro paftası sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmeli, dava tarihinden önce kesinleşmiş bir orman tahdidinin olmadığı belirlendiği taktirde, en eski tarihli memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğrafları ilgili yerlerden getirtilip, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; fen ve uzman orman bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır." denilmiştir.
-2- 2014/139 - 2472
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra; davanın reddine, 105 ada 520 parselin tesbit gibi tesciline karar verilmiş; davacı Hazine tarafından temyiz edilmekle hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01/07/2010 tarihli ve 2010/6510 E - 9416 K sayılı kararıyla ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: "Her ne kadar mahkemece, çekişmeli 105 ada 520 nolu taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı, davalı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu, çekişmeli taşınmazın tutunulan tapu kaydı kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hükmü yeterli değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmaza uygulanan tapu kaydının, yol sınırı dışındaki sınırlarının taşınmaza olan mesafesi ve başka taşınmazlara da uygulanabilir nitelikte olması nedeniyle taşınmaza uymadığı kabul edilmelidir. Mahkemece yapılan birinci keşifte dinlenen yerel bilirkişiler, taşınmazın davalı tarafından uzun süredir aralıksız kullandığını söylemişlerdir. İkinci keşifte dinlenen yerel bilirkişiler, taşınmazın 2 - 3 yıl önce bir kaç kez davalı tarafından sürülüp ekildiğini, ondan önce yaklaşık 20 yıl kullanmadığını bildirmişler, beyanlar arasındaki çelişki giderilmemiş, tanık dinlenmemiştir.
O halde; mahkemece, tesbit tarihinden 20 yıl öncesine ait memleket haritası ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaza ve çevre araziye de uygulanmak suretiyle, öncelikle memleket haritasında taşınmazın öncesinin ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli, zilyetlik maddi bir olgu olup, bunun tanık dahil her türlü delille kanıtlanması gerekeceğinden salt yerel bilirkişi anlatımı hükme dayanak alınmayarak, mahkemece, taraflardan tanıkları sorulup, ...M.K’nun 259 ve 261. maddeleri gereğince taşınmaz başında dinlenip; taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, zilyetliğin terk edilip edilmediği, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı saptanarak, tesbit tarihine kadar gerçek kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanıma Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır." denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davacının davasının reddine; Mersin ili Bozyazı ilçesi, Kızılca Köyü, Boğuluca Mevkii 105 ada 520 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede, 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 17/08/1947 tarihinde ilân edilen orman tahdidi, 3402 sayılı Kanun uygulamalarına esas olmak üzere, 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan eski tahdidin aplikasyonu ve 2/B madde uygulama çalışmaları ile 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 21/07/2009 - 19/08/2009 tarihleri arasında ilân edilen arazi kadastrosu vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 25/02/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.