3. Hukuk Dairesi 2016/3684 E. , 2017/15542 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kişisel eşyanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı eşinden görmüş olduğu şiddetten dolayı müşterek evden hiç bir eşyasını alamadan ayrıldığını belirterek liste halinde bildirilen ev eşyaları ile ziynet eşyalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL bedelinin tahsilini talep ve dava etmiş, 14.10.2010 tarihli dilekçesi ile ziynet ve takıların değerlerini ayrı ayrı belirterek talebini 28.063,00 TL"ye yükseltmiş, 06.02.2015 tarihli dilekçesi ile de davalının itinayla muhafaza etmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğundan çeyiz ve ziynet eşyalarının bedellerinin yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davacının taraflar arasında yaşanan kavgadan sonra anne ve babası ile müşterek haneye gelerek tüm şahsi eşyalarını araca yükleyip, ziynetleri ise üzerinde götürdüğünü ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; ispat edilemeyen davanın reddine, dair verilen kararın davacı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 26/09/2013 tarihli ve 2013/11239 E., 2013/13095 K. sayılı ilamı ile; "1-Davacının ziynet eşyalarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda
ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını, ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır. Olayda, davacı kadın şiddete uğradığını ispat etmiş ise de, evden anne ve babası ile birlikte ayrıldığından ziynet eşyalarının götürülmesine engel olunduğunu, zorla elinden alındığını, daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini dinlettiği tanık beyanları ile ispat edememiştir. Bununla birlikte davacı, dava dilekçesinde ve delil listesinde yemin deliline dayanmış olduğundan davacıya ziynetlerin elinden alındığını, götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. 2- Davacının çeyiz eşyalarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece her ne kadar çeyiz eşyalarının davacı kadın tarafından evden ayrılırken alınmadığı, davalıda kaldığı iddiasını ispatlanamadığı, bazı eşyaların davalının ailesi tarafından davacıya bildirildiği halde davacının eski eşyaları gidip almadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiş ve bir kısım davalı tanıkları tarafından davacının ortak evden anne ve babası ile birlikte birkaç poşet eşya götürdüğü bildirilmiş ise de, talep edilen eşyaların tümünün niteliği gereği poşet içinde taşınmasının mümkün olmadığı, evden davalı eşten gördüğü şiddet nedeniyle ayrılan davacının tekrar eve gelip davalı tarafta kalan eşyaları alması hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğinden ve mahkemece giyim eşyaları dışında kalan diğer çeyiz eşyalarına ilişkin istemin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin tümünün reddine karar verilmesi de doğru değildir." gerekçesiyle bozulmuş, davalı tarafın karar düzeltme istemi Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 16.04.2014 tarihli ve 2014/125 E., 2014/5107 K. sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda; davalıya usulüne uygun olarak yemini yaptırıldığından davacının ziynet eşyalarına ilişkin davasını ispat edemediği gerekçesiyle ziynet eşyalarına ilişkin davanın reddine, giyim eşyaları dışında kalan diğer çeyiz eşyalarının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava; çeyiz eşyalarının aynen, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay"ın yerleşik içtihatlarına göre çeyiz ve ziynet eşyası konusunda alacaklının seçimlik hakkı vardır, isterse aynen teslimi isterse bedelin ödenmesini talep edebilir.
Davacı dava dilekçesinde çeyiz eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedellerinin tahsilini istemiş, 06.02.2015 tarihli dilekçesi ile de davalının itinayla muhafaza etmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğundan çeyiz eşyalarının bedelinin ödenmesi talep etmiştir.
Kaldı ki, davalı asilin 15.10.2015 tarihli duruşmada alınan beyanında; "davacının talep ettiği eşya listesindeki çeyiz eşyaları zayi olmuştur" beyanı da bulunmaktadır.
Mahkemece, davacının talebini bedele hasretmiş olduğu gözardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3- HMK 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün
sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
Mahkemece, dava konusu çeyiz eşyalarının değerleri tespit edilmemiştir. Dava konusu hakkın değerinin para ile ölçülebilen haklardan olması nedeniyle harç ve vekalet ücretinin sağlıklı bir şekilde hesaplanması ve çeyiz eşyalarının değerinin tespiti için konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması zorunluluk arzetmektedir. Bu nedenle, mahkemece çeyiz eşyalarının değerinin tespiti için konusunda uzman bilirkişiden Yargıtay ve taraf denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak, bedeli hüküm altına alınan çeyiz eşyalarının cins, nitelik, miktar ve değerlerinin hükümde ayrı ayrı gösterilerek, taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde HMK"nın 297. maddesine aykırı hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4- Davanın; 28.063,00 TL değer üzerinden açıldığı, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, ancak kendini vekil ile temsil ettiren davalı yönünden vekalet ücretine hükmedilmediği anlaşılmaktadır.
Oysa ki; konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen bir şey olan davalarda vekalet ücretinin tarifeye göre hesaplanması gerekir.
Buna göre mahkemece, dava kısmen kabul edildiği göre, reddedilen kısım üzerinden kendilerini vekil ile temsil ettiren davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken; vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci, üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.