Yanlar arasında görülen tapu kaydında ad düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava; tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı; mirasbırakan H.K."nın baba adı “M. Ö.” olmasına rağmen maliki bulunduğu dava konusu 1303,1560, 1561, 336, 446, 794, 803, 182, 569 ve 637 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydında “Ö.oğlu, H.K.” olarak yazıldığını, bu yüzden taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunamadığını ileri sürerek tapu kaydının nüfus kaydına göre düzeltilmesi isteği ile eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür taleplerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
HMK"nin geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir.
Bu tür kayıt düzeltme veya tespit taleplerinde, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir. 1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
3-Nüfus Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfusta kayıtlı olup olmadıkları araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak Talep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalıdır.
4-Talep konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.
Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu Müdürlüğü ilgili sıfatıyla davada yer aldığından yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; kaydında düzeltme yapılması istenen taşınmazlardan 1560 parsel sayılı taşınmazın paylı, diğer taşınmazların ise tam mülkiyet üzere Ö. oğlu, H. K. adına kayıtlı olduğu, tespit tutanaklarının incelenmesinde; 803, 794 ve 336 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydına dayalı olarak, diğer taşınmazların ise senetsizden tespit ve tescil edildiği, dayanak tapu kayıtlarının “Ö. oğlu, M.ve H. K.” adına kayıtlı olduğu, tutanak içeriğinden H. ve M.K."nın , Ö.K. mirasçısı olduğu anlaşılmakla birlikte anılan kişilerle davacının murisi olduğunu iddia ettiği “Ö.oğlu, h.k. arasında mirasçılık ilişkisinin kurulamadığı, zabıta araştırmasında ve tanıklarca “M.Ö.oğlu, h.k. ile “Ö. oğlu, H. K.nın” aynı kişi olduğu belirtildiği halde, Nüfus Müdürlüğünün verdiği 19/12/2012 tarihli yanıtta; “M.Ö.oğlu, h.k. haricinde “Ö. oğlu, h.k. isimli şahsın kaydına rastlanılmadığı, her iki ismin aynı kişiyi ifade edip-etmediğinin tespit edilemediği, dolayısıyla davacı ile murisi olduğunu iddia ettiği “M.Ö.oğlu, h.k. arasındaki mirasçılık ilişkisinin kurulamadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; davacıya murisi olduğunu ileri sürdüğü “M. Ö.oğlu, H.K."nın ” mirasçısı olduğunu kanıtlayabilmesi için dava açmak üzere süre verilmesi, dava açılması halinde eldeki davanın sonucunu etkileyeceği gözetilerek eldeki dava bakımından bekletici mesele yapılması, dava sonucuna göre bir karar verilmesi, önele rağmen dava açılmaması halinde ise davanın reddi yönünde hüküm kurulması gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı Tapu Müdürlüğünün bu Yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.