20. Hukuk Dairesi 2014/1347 E. , 2014/2698 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve arkadaşları vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı gerçek kişiler vekili, 12.12.2005 tarihli dilekçesiyle; müvekkillerinin ... göçmeni olduklarını, 1952 yılında geldikleri ..."de Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından kendilerine 5-10 parça yerin iskanen tahsis edildiğini, bu yerlerde tasarrufta bulunduklarını, ancak aradan uzun bir süre geçtikten sonra bu yerlerin Hazine adına tescil edildiğini öğrendiklerini belirterek, ... İli, ... İlçesi, ... Köyü, ... Mevkiinde kain, Doğusu: karanlık dereye geçen öz, Kuzeyi: mera ve dere, Batısı: Hazine ve Güneyi: karanlık dere ile çevrili olan ve 2510 sayılı Kanunun 17, 23 ve 5098 sayılı Kanunun 5. maddeleri uyarınca 11.06.1952 tarihli toprak tevzi cetveline göre ... ve ... ile murisleri ... ve ... namlarına kayıt ve tasdik edilen ve bilahare 15.08.1958 tarih ve 3201-57/7297-25206 sayılı yazı gereğince verilen ve yargılama sırasında parsel sayısı belirlenecek olan taşınmazın davalı Hazine adına olan kaydının iptali ile müvekkilleri adına tescili, bu mümkün olmadığı takdirde dava tarihindeki rayiç değerinin ödenmesi istemleriyle dava açmıştır.
..., ... ve ... vekili, 14.07.2010 tarihli dilekçesiyle; dava konusu yerleri müvekkillerinin en az 50-60 yıldan beri nizasız ve fasılasız olarak kullandıklarını ve taşınmazların fiilen müvekkillerinin zilyetliğinde bulunduğu, bu nedenle Hazinenin davayı kaybetmesi halinde müvekkillerinin hukukî menfaatlerinin zedeleneceğini ileri sürerek Hazine yanında fer’î müdahil olarak davada yer alma isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, bilirkişi raporlarında 14505,16 m² olarak tesbit edilen ve krokide (A) harfi ile gösterilen dava konusu alan içerisinde kalan 150 ada 1, 3, 4, 5 ve 6 sayılı parsellerin tamamı ile 2 sayılı parselin ise 234,32 m² yüzölçümündeki bölümünün, 6831 sayılı Kanunun 2/A madde alanında, 7011,11 m² yüzölçümündeki bölümünün ise 2/B madde alanında kaldığı, geriye kalan 7494,05 m² yüzölçümündeki bölümünün ise Hazineye ait Devlet ormanı içinde kaldığı ve özel mülkiyete konu olamayacağı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman kadastrosuna itiraz ile tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu Sahil ... Köyünde, 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 08.07.1948 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 12.10.1987 tarihinde ilân edilerek kesinleşen evvelce sınırlandırılması yapılmış olup da herhangi bir şekilde orman sınırları dışında kalmış ormanların kadastrosu ve bu ormanlarda ve evvelce sınırlaması yapılmış ormanlarda 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması vardır.
1) Davacı gerçek kişiler vekilinin mülkiyet ve tazminat talebi yönünden;
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazlar, 1948 yılında kesinleşen orman kadastro sınırları içinde iken 2510 sayılı Kanun uyarınca 1952 yılında iskan yoluyla yolsuz olarak ..., ... ve ... adlarına tapuya tescil edildiği, akabinde 1959 yılında 2510 sayılı Kanun uyarınca verilen taşınmaz, Kanun kurallarına uyulmadığı gerekçesiyle 2510 sayılı Kanunun 5098 sayılı Kanun ile değişik 39. maddesi gereğince geri alınarak Hazine adına kaydedildiği, idareye geri alma yetkisini veren 2510 sayılı Kanunun 29. maddesi 16/06/1970 tarihli ve 1306 sayılı Kanun ile kaldırılmış ve Ek- 18. maddesi ile taşınmazın istihkak sahibince üst üste üç yıl işletilmemesi halinde geri alma işlemi mahkeme hükmüne bağlı tutulmuş ise de, somut olayda çekişmeli taşınmazlar bu kanun değişikliğinden çok önce 1959 yılında ..., ... ve ...’den 2510 sayılı Kanunun 5098 sayılı Kanun ile değişik 39 maddesi gereğince geri alınarak Hazine adına tapuya kaydedilerek kesinleştiği, dolayasıyla davacıların dayandığı tapu kaydının davacılar ile bir ilişkisi kalmadığı gibi, geri alma işlemi olmasaydı dahi 2510 sayılı Kanunun 21. maddesinde ormanların dağıtılacağına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından, 1948 yılında kesinleşen orman sınırları içinde kalan yer hakkında 1952 yılında iskan yoluyla oluşturulan tapu kaydının yolsuz tescil niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu itibarla, davacı gerçek kişilerin mülkiyet ve taşınmazın rayiç değerinin tazminine ilişkin talebi haklı ve yerinde olmadığından, davacılar vekilinin mülkiyet ve tazminata yönelik temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Davacı gerçek kişiler vekilinin taşınmazlar üzerindeki tasarruf (kullanım) iddiası yönünden;
Dava tarihinden sonra, ancak temyize konu hüküm tarihinden önce, çekişmeli taşınmazların bulunduğu ... Köyünde 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek 4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastro çalışmaları sırasında, dava konusu yerin bir bölümü hakkında 05.03.2010 tarihinde 150 ada 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 parsel sayılarıyla kullanım kadastro tutanakları düzenlenmiştir. Dava konusu edilen yerin bir bölümü hakkında dava tarihinden sonra kullanım kadastro tutanağı düzenlendiğine göre, dava bu bölümler yönünden kullanım kadastro tespitine itiraza dönüşmüştür.
Kadastro mahkemesinin görevi, kadastro tutanağının tanzimi tarihinden tutanağın kesinleşmesine kadar geçecek zaman içindeki itiraz ve davalar için sözkonusudur. Başka bir anlatımla; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 26. maddesinin dördüncü fıkrasına göre, kadastro mahkemesinin yetkisi, kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar. Tutanak kesinleştikten sonra kadastro mahkemesinin görevi sona erer. Ancak, davanın varlığı tutanağın kesinleşmesini önleyeceğinden, somut olayda kadastro ekibince 150 ada 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 sayılı parsellerin tutanaklarının kesinleştirilerek tapuya tescil işleminin yapılmış olması geçersizdir. Mahkemelerin görevi, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilmesi de zorunludur.
Hal böyle olunca; mahkemece, hakkında kullanım kadastrosu tutanağı düzenlenen yerler yönünden, kadastro tutanaklarının beyanlar hanesindeki kullanıcı şerhi hanesi açık kabul edilerek görevsizlik kararı verilip, dosyanın kadastro mahkemesine aktarılması ve kadastro mahkemesince de tutanakların beyanlar hanesinde isimleri yazılı ve adlarına fiilî kullanım şerhi verilen şahıslar davaya dahil edilmek suretiyle yargılamaya devam edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişiler vekilinin mülkiyet ve rayiç bedelin tazminine yönelik talepleri yönünden temyiz itirazlarının REDDİNE,
2) İkinci bentde açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişiler vekilinin taşınmazlar üzerindeki tasarruf iddiası yönünden temyiz itirazlarının kabulü ile hakkında kullanım kadastrosu tutanağı düzenlenen taşınmazlar hakkında hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/03/2014 günü oy birliği ile karar verildi.